Görüntüler muazzam. Çok etkilendim. Gazze, yolumuzu gösteren tabela, sokağa inmiş ve yaşam olmuş imanın gücünü gösteren, sonra harf harf kalbimize dikte eden öğretmenimiz oldu. Doğrusu önceden tedirgindim. Bunu bir eleştiri olarak algılayabilirsiniz, çünkü anladım ki tedirginliğimin sebebi kendi toplumumun yaşam algısından kaynaklanıyor. Ve o yaşam algısının tozu dumanı hepimizin üzerine sinmiş durumda.
Esir takası, halkın sevgi gösterileri altında yapılıyor. O halk ki soykırıma uğradı. Neredeyse tüm evleri başlarına yıkıldı. Harabeler arasında veya derme çatma barakalarda soğukta ve çamur içinde yaşadı. Hastaneleri, okulları, camileri bombalanmış, alt yapı tamamen yok edilmiş durumda. Elektrikleri yok, suları yok ve yiyecek yemekleri yok. Hemen yanı başlarında evlatları açlıktan ağlıyor. On binlerce sevdiğini şehit vermiş, kimisinin haberini bile alamıyor çünkü bombalanmış binaların altında kalmışlar. Üstelik bu şartlar altında sürekli yer değiştirmek, bir yerden başka yere yürümek zorunda kalıyorlar. Bütün yaşananlardan sonra maruz bırakıldıkları koşullara rağmen, onurları ve inançları için savaşan kahramanlarını gözbebeklerine kadar inmiş gülümsemeyle, yüzlerindeki kahkahalarla, sevinçle karşılıyorlar. Gerçekten muazzam bir tablo bu.
“Bizde olsa, şöyle şöyle olurdu” diye başlayan bir paragraf yazmak istedim. Ama bizde olmadığı halde, Gazze’nin mücadelesi için söylenen sözler aklıma geldi. “Ne yani, Kassam iyi bir şey mi yapıyor sanıyorsunuz, Kendi halkının helakına sebep oldu” diyenler, “Siyonistleri yenik mi sayıyorsunuz, Hele Gazze'nin haline bakın! Gazze yenildi!” diyenler etrafımızı doldurmuş durumda. Üstelik bunların bir kısmı kendisini İslami hassasiyetlere sahip olarak görüyor.
Gazze'nin yaşadığını kenara bırakacağız çünkü birazdan vereceğimiz örneklerle kıyası bile kabul edilemez. Halkın konforundan en ufak bir düşüşte başına geleceklerden tüyleri ürperen ve siyasetlerinin yönünü kendi ilkelerinin tersine çeviren hükümetler geliyor aklıma. Malum, Dünya ekonomisi de Siyonizm ile Haçlı Emperyalizminin iki dudağının arasında. Onlar da kendilerine karşı beslenen niyetlerin bile cezasını öncelikle ekonomi üzerinden kesiyorlar. Çünkü inançtan arınmış ve maddileşmiş insanın kadir bilmezliğini, devamlılık arz etmeyen hizmete karşı hemencecik oluşan memnuniyetsizliğini çok iyi biliyorlar. Böylece kendilerine karşı gelen ve halklarının gönlünü inançla değil daha çok konfor getirerek kazanmaya çalışan iktidarların hepsini, kalpleri maddileşmiş somurtkan toplumlarının önüne sürüyorlar. Maalesef öyle bir toplumun içinde yaşayıyoruz. Onun için Gazze’nin soykırıma uğramasına rağmen, direnişe gülümseyen yüzü, bize de garip geliyor.
Camialar ve camia müntesipleri ise kendilerini hükümetlerden daha fazla ilkeler üzerine bina ettikleri iddiasında bulunurlar. Ama zulme karşı direnişin öğretmeni Gazze, onlara da imanlarının zayıflığını göstermiş ve mutlaka utandırmıştır. Çünkü yaşadığı olumsuzluklar sonrası, amellerinin, camiası için değil Allah rızası için olduğunu unutan kimi müntesipler, suçlama yüklü eleştirilerin dozunu artırmaya başlıyorlar. Bazen Allahu Teala, camia müntesiplerini kendi iddiaları üzerinden vurarak imtihan ediyor. Eşiyle, çocuğuyla, akraba, aşireti ve kavmiyle, kesada uğramasından korktuğu ticaretleriyle sınıyor. İlkeli, erdemli, imanlı hayatı kendine mihenk taşı edindiği iddiasında bulunan müntesipler işte orada yalpalanmaya ve etrafını, camiasını, ilkelerini eleştirmeye, en sonunda da suçlamaya başlıyorlar. Oysa Gazze bize direnişin fedakarlık boyutunu, kalbimizin levhalarına çivi ile kazıyarak öğretiyor. Yapılan bütün fedakarlıkları, yaşanan en uc acıları Allah'ın rızasına adıyor. Okun yönünü asla düşmanından çevirip kardeşlerine, ilkelerine yönlendirmiyor.
Rabbim hepimize bu bilinci nasip etsin. Tüm imtihanlar Allah'tandır ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.