Eğitim sistemimizin ve aynı zamanda ülkemizin en önemli problemlerinden biri de ahlak sorunudur. Ahlak eğitimini hep göz ardı ediyor ve salt şekilsel reformlarla havanda su dövmeye çalıyoruz. Eğitim sistemimiz öz değerlerimize, kültürümüze ve kimliğimize dönmediği müddetçe mesafe almamız pek mümkün görünmüyor.

Eğitim sistemimiz kendi kimliğine kavuşmadıkça düzelme ve ıslahtan bahsedemeyiz. Ne ekonomi düzelir ne siyaset lisanı bir seviye kazanır ne aile kurumu düzelebilir ne sosyal meseleler çözüme kavuşturulabilir ne sağlık ne tarım ve ne de başka alanların ıslahı beklenemez. Yani her şeyin ıslah olmasının temelinde eğitim var. Eğitimin de temelinde kültür, kimlik ve ahlak vardır.

Unutulmamalıdır ki ahlak, toplumsal kültürün bireylere yüklediği sorumluluk temelli değerlerdir. Ahlakın kaynağı paradigma ve kültür, soyut hali düşünce ve his, somut hali ise değerlerdir.

Kur’an-ı Kerim’de hikâye edilen toplumların helak olmasının temelinde ahlaki değerlerden uzaklaşmalarıdır.

Ahlak, insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım iyi söz, tutum ve davranışların tümü, kişide huy olarak bilinen iyi ve güzel olan niteliklerdir.

Günümüz dünyasında insanlarda müşahede edilen olumsuz davranışların temelinde ahlaki değerlere yeteri kadar önem vermemek yatar. Ahlaki değerlere ehemmiyet verilmeyen toplumlarda; siyasi nezaketsizlik, hırsızlık, rüşvet, adam kayırmak, haksız kazanç elde etmek, dolandırıcılık, saygısızlık, zulüm, her türlü münasebetsizlik artar. Günümüz insanının rahatsız olduğu konuların altında ahlaki kurallara uymamak yatar.

Ahlaki kurallara ve değerlere uyulmazsa toplumsal çürüme meydana gelir. Güven bunalımı yaşanır. Haram ve helal mefhumunun anlam kayması yaşanır. Menfaat ve şahsi çıkar arzusu artar. Sosyal münasebetler çıkar ve hesap eksenli olur. İnsanların yaptıkları işlerin kalitesizliği de her geçen daha da artar.

Tüm bunların temelinde iki neden yatar.

Birincisi; sanatsal bakış açısının olmaması, ikincisi ise sindirilmemiş bir ahlaka sahip olmaktır.

Aynı bilgi ve beceri ile Batılı ülkeler sonuç alırken bizim gibi ülkelerde neden benzer sonuçlar alınmamaktadır? Mesela İngiltere’de bir okul en ufak ayrıntısına kadar düşünülerek yapılırken, neden bizim ülkemizdeki okullar hem kalitesiz hem de ayrıntılı olarak düşünülmeden yapılır? O ülkelerde bir kaldırımı onaran bir işçi, neden işini dikkatle yapar da bizim ülkemizdeki işçi aynı hassasiyetle yapmaz? O ülkelerdeki öğretmen neden işini ciddiye alır da bizim gibi ülkelerde bir öğretmen dersini ciddiye almaz? Bu farklılığın nedeni, bilgi farklılığı değil disiplinli olma farklılığıdır. Disiplinli olmak ile ahlaklı olmak arasındaki temel fark şudur; ahlaklı olmanın bir başkasını düşünmeyi, önemsemeyi, dikkate almayı temel alması, disiplinli olmanın ise bireyin belli ilkelere sadık kalmaya alışmasıdır. Disiplinli olmak ahlaklı olmayı gerektirmez ama ahlaklı olmak, disiplinli olmayı gerektirir.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberin şahsında ahlakın ehemmiyetini vurgulamıştır. “Muhakkak ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem:4)

Hz. Peygamber de “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur.

Güzel ahlak, “İnsanların elinden ve dilinden başkalarının zarar görmemesidir.”, “Kendin için istediğin güzel bir şeyi başkası için de isteyebilmek, kendine yapılmasını istemediğin bir şeyin başkasına da yapılmasını istememektir.” (Hadis-i Şerif)

Güzel ahlak, insana insanca değer vermek, paylaşmak, yardımlaşmak, kötü söz ve davranışlardan uzaklaşmaktır.

Ölçü ve tartıda hile yapmamak, haksız kazanç elde etmemek, helalinden kazanmak ve yemektir.

Ana-baba hakkına, komşu hakkına, kul hakkına ve kamu hukukuna riayet etmektir.

Başkasının can ve malına zarar vermemek, namusuna göz dikmemek, hırsızlık yapmamak ve iftira etmemektir.

İnsana malı, makamı ve serveti için değil, insan olduğu için değer vermektir.

Dolaysıyla eğitim, güzel ahlak üzerine bina edilmelidir.

Güzel ahlakı yaşam biçimi haline getiren toplumlar; adaletin, başarının, paylaşmanın, kardeşliğin, mutluluğun, terakkiyatın olduğu erdemli toplumlardır.