Dünya zulme doydu, yeryüzü kan ağlıyor. Özellikle de Ortadoğu kan ve gözyaşının olmadığı bir an bile geçiremiyor.

Şer cephesi zaferler kutlarken; hayır cephesinde de aralıksız olarak mazluma dua, zalimin helaki için de beddua ediliyor. Gerçek; olan yine çaresize, en haklıya oluyor. Analar ağlıyor. İçimiz kararıyor, umutlarımız kırılıyor; adamlığımız, delikanlılığımız kaldıramıyor. Mazluma olanlara karşı çaresizliğimiz; gururumuzu ayaklar altına atıyor, yerin dibine geçiriyor.

Zalim belli, mazlumun hali ortada. Hiç bir şey yapamıyoruz; dramın yardımına koşamıyoruz, derman olamıyoruz. Umutlar kararmış, yeryüzü karanlık; mazlumun gözü ufukta. Ufuklardan gelecek umutlara kilitlenmiş, gözler çöl sıcaklığında hep hayal ve serap görüyor.

Aynı hatalar, benzer sonuçları doğuruyor. Gelin 106 yıl gerilere gidip aynı coğrafyada yaşananlara bakalım; dersimizi ona göre çalışalım. Balkan savaşları; Ortadoğu ve Afrika savaşları, I. Cihan Harbi ve buralarda tarihe karışan Dünya Devleti Osmanlı`nın şahsında Haçlıların katlettiği yüz binlerce çaresiz insan ve talan edilen Müslüman memleketler için Akif`in dediklerine bakalım.

'Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi bîçarelerin, yoksa felahı!...
Bîzar edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i
En sonra, Salîb(Haçlı) Ormanı görmek Harameyn'i..
Sönsün de, İlahi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün aleme zulmet?..
İslam ayakaltında sürünsün mü nihayet?
Ya Rab, bu ne hüsrandır, İlahi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mana?
Zalimleri adlin, hani öldürmedi hala
Cani geziyor dipdiri... Can vermede masûm
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?...
Eyvah! Beş on kafirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık
Madam ki, ey adl-i İlahi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın
Küfrün o sefil elleri ayatını sildi:
Binlerce cevami' yıkılıp hake serildi
Kalmışsa eğer bir iki mabed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetva-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin matemi çağlar!
En kanlı şenaatle kovulmuş vatanından
Milyonla hayatın yüreğinden gidiyor kan!
İslam'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Na-hak yere feryad ediyor: Âcize hak yok!
Yetmez mi musab olduğumuz bunca devahi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlahî!

Aynısını yaşıyoruz. Şunu görüyor ve anlıyorum: Rabbim; zamane Firavunlarının mülküne varis edeceği Müslümanları ateşte yakarak temizliyor. Bu temizliği yaparken de kimilerini cennet-i ala`ya, kimilerini nar-ı cehenneme, oranın da en dip ateşlerine müstahak edecek büyük suçlar işletiyor.

'Sakın, Allah`ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.' (İbrahim 42)

O gün; hem dünyada hem de ahrette; Muztaz`afların zaferi, kafir, zalim ve gafillerin zilleti olacak. Ahirette de dahası olacak.

Kurtuluş umudumuzun azaldığı şu günahkar asrımızda ne çok CENNET YOLCULARINI uğurluyoruz İlahi!

Dualar elbette AH`lar eşliğinde Arş-ı Ala`ya ulaşmış. Şimdilik gazap olarak yağmakta; mazlumun canı, zalimin de insanlık adına biriktirdiği tüm değerlerini yakıp kül etmekte ama şu da biline: 'Ocakta közüm; karnımda sözüm(üz) var/Halden bilene!'

Ve 'Mazlumların zalimlerden öç alacağı günler, zalimin zulmünden daha çetin olacaktır.'(Hz. Ali). Vesselam.