654 gündür Gazze’de soykırım devam ediyor.

Altmış bini aşkın şehide rağmen Gazze’deki kahraman mücahitlere ve Gazze’nin onurlu halkına diz çöktüremeyen işgalci rejim bu kez onları açlık ve susuzlukla hizaya getirmeye çalışıyor.

ABD ve birçok Avrupa ülkesi işgalci rejime her türlü desteği verirken onurlu Gazze halkı ve kahraman mücahitler sadece yüce Allah’ın (c.c) yardımı ve kendi imkânlarıyla ayakta durup mücadele ediyorlar.

Gazze’nin umut beslediği ülkelerden biri Türkiye, ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.

Birçok kez “Türkiye neden Azerbaycan’a verdiği destek gibi Gazze’ye de destek vermiyor?” ya da “Türkiye neden işgalcilere rest çekerek hava ya da deniz yoluyla Gazze’ye insani yardım göndermiyor?” diye birçok duyarlı kişinin tartışmalarına şahit olduk ve tartışırdık.

Her seferinde Türkiye’nin samimi olduğu düşüncesi galebe çalıyordu ve “mutlaka onun da günü gelecek” yorumu ağır basıyordu.

Son günlerde yaşananlar artık ciddi bir hüsn-ü niyet kırılması yaşanıyor.

İşgalciler ile diplomatik ilişkileri tamamen kesme, üçüncü ülkeler üzerinden de olsa ticareti tamamen kesme, devlet olarak işgalcilerin malları ve onlara doğrudan destek veren firmaları boykot etme… gibi onlarca konunun dışında başka başlıkları özetleyelim.

Gazze’de soykırım yapan Siyonist işgalci çetelerin elindeki silahları üreten şirketler iki gün önce İstanbul’da düzenlenen Savunma Sanayi Fuarında ürünlerini sergilediler. Bu durumu protesto eden duyarlı Müslüman gençler sert müdahalede bulunularak apar topar gözaltına alındılar.

Yine işgalci siyonistlerin Ekim 2023’teki Hastane katliamını gerçekleştirdiği gece, Diyarbakır’da işgalcilere açık destek veren Burger King Şubesine torpil atan iki gence sanki bomba ya da dinamit atmışlar gibi muamele edilerek iki gün önce iki gence 4’er yıl hapis cezası verildi.

Bunun gibi akla ziyan birçok gelişme yaşanıyor Türkiye’de. Artık bazı illerde AK Parti İl Binalarının önünde protestolar ve açlık grevleri başladı…

Hele bir de bunlara Muhammed Abdelhafız olayı eklenince artık siyasi iktidar ile ilgili hüsn-ü niyet tam kopma noktasına geldi.

Mısır’lı akademisyen Muhammed Abdelhafız, Mısır’daki askeri darbe sonrasında Cunta yönetiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmıştı ve ailesi ile beraber 8 yıldır Türkiye’de ikamet ediyordu. Birkaç gün önce İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alındı ve hakkında sınır dışı edilme işlemi başlatıldı. Vicdan ehli birçok kişi ve kurumun itirazına rağmen Muhammed Abdelhafız üçüncü ülkeye sınır dışı edildi. Muhtemelen sınır dışı edilen üçüncü ülke de onu Mısır’a verecek ve büyük işkencelere tabi tutulacak belki de idam edilecek.

Normalde Anayasa’nın 17. Maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesi ve 1951 Cenevre Sözleşmesinin 33. Maddesi net olarak, “bir kimsenin, hayatı, özgürlüğü veya güvenliği tehdit altındaysa başka bir ülkeye geri gönderilmeyeceğini…” ifade ediyor. Belki daha da önemlisi insani, vicdani ve İslami sorumluluk gereği de bu iadenin gerçekleşmemesi gerekirken maalesef çocukların boynu bükük bırakıldı ve bu vicdansızlığa onay verildi.

Ey siyasi iktidar! Nerede kaldı Türkiye’nin güvenli liman hikâyesi?

Nerede kaldı Boraltan Köprüsü edebiyatı?

Nerede kaldı yaldızlı cümlelerle kurulan kardeşlik açıklamaları?