س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ
"Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir." (Fetih 29)
Fethi konuştuğumuz şu günlerde El Fettah celle celalühü, vechini, livechillah mahrem kılmış ricalinden bir neferinin daha nikabını açtı.
Kimilerinin yüzleri kızarsın diye.
Kimilerinin yüzleri kararsın kimilerinin ağarsın diye.
Muâllâ simasını görür görmez Abdullah b. Selam radıyallahü anh'a; "Şu yüzde yalan yok, şu yüzde hile olamaz" dedirtirken kalbini hidayet nuruyla fetheden Hz. Muhammed Mustafa sav'in "mansura" diye vasfettiği "taife"nin "sırran tenevveret" şahbâzı o yüz.
Bükülmeyen bileklerin abdestine su serperken "kadâ nahbehu" ile güzelce kınalanıp dünyayı koca koca bombaların altında seyreden o yüz.
Açamayanların kahrında kor, bulamayanların kininde kilit, alemin karşısında hür o yüz.
Mescid-i Aksa'nın, Mescid-i Haram'a döndüğü yüzü.
Dünya sürgünüyle muğlak iken mahbubun arşında şehadetle meftuh o yüz.
Yüzsüzlük çağında yüzde yüz cevher o yüz.
Feth oldu şimdi.
Şöyle der gibi:
"Sanmayın ölüyüz.
Diriyiz cennetin gülüyüz."
Hududu binihayet gökyüzüne, yeryüzüne “ve eyyedehu biruhin minh” ile hücre hücre resmini nakşetmiş o yüz.
Eş Şehid celle celalühü ile ifşâ olmuş, El Fettah celle celalühü ile, fethi mübîn'e latif bir huccet bulmuş o yüz..
Cemi beşerin “nefsî nefsî” diye şahsi ikbaline müptela olduğu sisli bir vadinin verâsında “dünya nehrinden kana kana içtiği” bir zorlu seferde asrın Calûtlarının karşısına Dâvûd şecaatiyle çıkmış serfiraz o yüz.
“Cânımı Cânân isterse, minnet cânıma
Can, nedir ki, onu kurban etmeyem Cânânıma?!” deyip yanında gözbebeği çocuklarıyla el ele ruhunu Rahman’a teslim ederken Fuzûlî sadâsıyla ve “Cânımı Cânân istemiş, vermemek olmaz ey dil Ne niza’ eyleyeyim; o, ne senindir ne benim!” avâzıyla veda eden o yüz.
Asr-ı Saadetin Ebu Ubeyde b. Cerrah’ları da -radıyallahü anhum ecmain- bize tarihin örtüsüyle mestur lakin ruhlarını soluruz yâ hâlâ. Şimdi kendisiyle bir soluk daha, şifa-bahş bir nefes daha üflenen o yüz.
Düştüğü yerde değil, ekildiği arzın aktarında berran ve bahran ve cevven milyonlarca filiz vermeden uğurlanmayı ar kabul etmiş simgey-i rânâ o yüz.
Yüzüne hatmederken âyât-ı beyyinâtı, mânânın müntehasında kâb-ı kavseyn yakınlığında “kendilerine nimet verilenlere” Fâtiha sunmuş, Fâtiha bulmuş o yüz.
Ehline secdeden aşinâ çehre, ağyâra akıbetten cehennem va’di o yüz.
Yüzleri zilletin ziftine teşne “sel köpüğü” çamur deryasında kalmayı nasipsizlik sayıp aceleyle Rabbine vasıl olmuş o yüz.
Mevlâ, o yüzlere bakacak yüz versin.
Ebedi alemde yüz yüze rûbe rû buluşmayı lutfetsin.