"Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı." (Bakara 120)
“Dinlerine” diye meal verilen kelime, Ayet-i Kerimede "milletehum" şeklindedir. Bu mefhum, küfrün tek millet olduğunu belirten Hadis-i şerifte de tam çevrildiği gibi "millet" olarak geçer. Kur'an-ı Kerim'deki 15 yerde de, millet kelimesine din manası verilmiş olmakla birlikte, millet kavramı; "bir toplumun etrafında birleştiği ve üzerinde yürüdüğü, sosyal varlığının kendisine dayandığı temel esaslar ve izlenen yol" biçiminde tarif edilmiş.
Bugün, ister anglosakson olsunlar ister slav veya başkaları, açık duru ve net haldeki Muhammedi(sav) İslamın karşısında durma gibi bir hedefte birleşmeleri, dinin karşısına dinle çıkmak anlamına geldiğinden, heybelerinde hangi dinden kalıntılar bulunursa bulunsun, onları "millet- vahide" diye nitelemekte beis yoktur.
İşte bu habis ruhun, demek ki elinde senin ihtiyaç duyduğun bir takım cazip bir şeyler olacak ve sen bunu onlardan isteyeceksin. Ama dikkat et! Onlara yer altı yer üstü kaynakları, yetişmiş insan, para ve hizmet gibi dünyevi bir bedel sunacaksın. Bunları elbette ki alacaklar, midelerine ceplerine indirecekler ama senden asıl kastettikleri şeyi almadıkça, senin istediğini sana asla tam olarak vermeyecekler, verseler de kontrolünü sana bırakmayacaklar.
Nedir o?
Milletlerine tabi olacaksın. Ama öyle formaliteden, numaradan, gönülsüz değil. Sadakatini ispat edeceğin tüm testlerden yüksek puanla geçerek.
Evvela İslamın içtimai hayattaki bütün dallarını budayacaksın. Müslüman kitleleri Şeriata düşman ettireceksin. Cihadı terör olarak öğreteceksin. Kuranı, dili zor, manası anlaşılmaz bir hatim kitabı, Hadisleri ise, şüphelerle dolu bir yığın rivayet diye kodlayacaksın.
Dininle süslenmiş gelenek göreneklerini, örfünü, dininle inşa edilmiş mimarini, dininle işlenmiş kültürünü sanatını tamamen bırakacaksın ve bunu yaptığına ikna edecek derecede o terkettiğin değerlere hakaret edeceksin. Her fırsatta İslamın sabiteleriyle alay edeceksin, samimi müslümanları aşağılayacaksın, İslama ait ne kadar birikim varsa çöpe atacaksın.
Bu, ulema, sulha, şüheda, evliya ise hepsini gözden düşürecek, unutturacaksın.
Bu, namaz, oruç, hac ise, bunları masraflı, zahmetli boş vakit alışkanlığı gibi görecek, basitleştireceksin, hem kendin bırakacaksın hem de etki alanına bıraktıracaksın.
Bu, İslamın diğer şiarları olan cami ise, ezan ise, bunları gücün nispetinde kısacaksın, kapatacaksın, işlevsiz hale getirecek, hayattan soyutlayacaksın.
Bu, Kur'an Kursu, Medrese ve İslami İlimler ise bunları eski ve gereksiz diye vasfedeceksin, ilerlemenin önündeki engeller diye lanse edeceksin.
Bu, kadının namusu, hicabı, tesettürü ise bunları üzerinden soyacaksın.
Bu, edep ise, elindeki bütün araçları kullanarak, kalabalıkları hayadan, iffetten uzaklaştıracaksın.
Bu, zina, fuhuş ve bir takım cinsi sapkınlıklar ise bunları yayacaksın.
Bu, ailesizlik ise, aileyi kadının zindanı olarak anlatacaksın, erkeği peçete derekesine indireceksin.
Bu, içki ve kumar ise bunları sempatik göstereceksin.
Bu, faiz ise, bunu ticaretin için en akıllıca çözümü diye sunacaksın.
Tüm bunları yapman için bir süre gerekecek, o sürede biz sana/size her türlü desteği vereceğiz. Başardığınız takdirde has elemanlarımız olacaksınız. Bu arada diyelim ki, insanlar bir şekilde uyanır da bir şeylerin farkına varırsa, merak etmeyin, onları bastırmanız için de yanınızda olacağız.
Düzenekleri tam olarak böyle.
Ve bu ürünün nice müşterisi var. Şerefini, haysiyetini, onurunu, itibarını kısaca ruhunu verip de bunu satın almak için yalvarıyorlar.
Ve arkalarına dönüp şöyle diyorlar: Bu şekilde özgür olacağız. Biz bu dünyada ancak bu yolla güçlü olacağız. Sadece bu yöntemle pastadan pay alacağız. Yok sayıyorlar ya, yalnızca bu usulle var olacağız.
Ne tanıdık bir öykü.
Ne aşina bir senaryo.
Ne rezil bir aldanış.
Ne sahte bir mücevher.
Oysa hürriyeti elde etmek için malını ve canını Hakka satmak yeterliydi. O, bu satışın karşılığında devlet de izzet de veriyordu.
"Xwedé mera şaş nekî, şaş dıkı bıra fehş nekî, fehş dıkî bıra lı erdé kaş nekî".
"Allah insanı şaşırtmasın, şaşırtsa bile yoldan çıkarmasın, yoldan çıkarsa bile yerlerde süründürmesin."