Biliyorum, bu köşede yazacağım bu mektup birçok insana ulaşamayacak. Özellikle de başka ülkelerde yaşayanlara... Ulaşsa bile, pek çok insanın gündeminde “Filistin” diye bir derdi yok. Filistin davası, Müslümanların gündeminden çıkarılmak isteniyor. Yine de bir Müslüman olarak görevimi yapmak, vicdanımın sesine kulak vermek istiyorum.
Bu mektup, “Ben Müslümanım” diyen herkese; özellikle ülke liderlerine, cemaat ve tarikat önderlerine, şeyhlere, kanaat önderlerine, yani sorumluluk sahibi tüm Müslümanlara hitaben yazılmıştır. Yaklaşık iki yıldır israilin Filistin halkına uyguladığı vahşi saldırılar, bir soykırım haline gelmiş durumda ve tüm şiddetiyle devam ediyor. Binlerce aile yok oldu, binlerce insan şehit düştü. Sayısız çocuk yetim kaldı, nice kadın dul bırakıldı. Bir millet topyekûn yok edilmeye çalışılıyor. Fakat İslam dünyasından yükselen anlamlı bir ses yok.
Evet, bazı ülkelerde mitingler düzenlendi, basın açıklamaları yapıldı. Peki sonuç? Hiçbir etkisi olmadı. Etki gücüne sahip olanlar ise kulaklarını tıkayıp gözlerini kapattılar. israil zulmüne karşı adeta dilleri lal oldu.
Ey gücü elinde bulunduran liderler!
Sizlere soruyorum: israilin hemen yanı başımızda Filistin halkına uyguladığı zulüm karşısında neden sessiz kaldınız? Hatta bazılarınız içten içe bu zulmü alkışladınız.
Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Öyleyse ahirete ve hesap gününe de inanıyorsunuz. O gün geldiğinde Allah size bu zulüm karşısında ne yaptığınızı sorsa verecek cevabınız olacak mı? Yüzlerce masum insanlar katledilirken, siz hangi işle meşguldünüz? israil ile hangi gizli anlaşmalar uğruna hangi saraylarda buluştunuz? Allah bunların hesabını sorduğunda ne diyeceksiniz?
“Bu gerçek değil” diyorsanız, gelin o zaman katil Netanyahu’nun sözlerine kulak verelim. Size, liderlere şöyle demedi mi: “Koltuklarınızda kalmak istiyorsanız yerinizden kalkmayın, sesinizi çıkarmayın.”
Peki sonra ne oldu? Siz de o koltuklardan kalkamadınız. Korkudan altınızı kirlettiniz adeta. Bu, israilden ne kadar korktuğunuzun açık göstergesidir.
Bu kadar mı kör ve sağır oldunuz? Bu kadar büyük bir zulüm yaşanırken, bir millet adeta kıyma gibi doğranırken, o insanların çığlıkları size hiç mi ulaşmıyor? Enkaz altında ve dışında kalan bedenlerin acısını hissetmiyor musunuz? Yardım diye haykıran çocukların sesi uykularınızı hiç mi bölmedi?
Masum insanların kanı oluk oluk akarken, sizler altından musluklarla çiçek sulamaktaydınız. Onlar bir lokma ekmeğe muhtaçken, siz yüz çeşit yemekle donatılmış sofralarda oturuyordunuz. O yemeklerin yarısı çöpe giderken, o insanlar açlıktan ölüyorlardı.
Yarın Allah size bu hesapları sorduğunda ne cevap vereceksiniz?
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir; vücudun herhangi bir uzvu acı çekerse, tüm beden o acıyı hisseder.”
Ey etkili ve yetkili kişiler, Gazze’deki vahşeti ne kadar hissettiniz? O görüntüler karşısında ne kadar rahatsız oldunuz?
Bugün Gazze’de, Kudüs’te, Batı Şeria’da akan kan kardeşlerimizin kanıdır.
Yarın mahşerde Allah bu hesabı soracak. Verecek bir cevabınız var mı?
Eğer bu çığlıklar yerimizden kıpırdatmıyorsa, imanımızı sorgulama vaktimiz gelmiş demektir. Vicdanımızı kaybettiysek, onu aramanın zamanı çoktan geçmiştir bile.
Bu bir çağrıdır.
Bir millet yok olurken susan dillerin mahşerde verecek bir cevabı olmayacak.
Bugün konuşmazsak, yarın konuşacak yüzümüz kalmayacak.
Bugün bir şey yapmazsak, yarın biz de hesabı sorulanlardan olacağız.
Ey ümmetin fertleri!
Uyanın! Harekete geçin!
Kalemle, sözle, eylemle, duayla, yardımla…
Ne yapabiliyorsak, şimdi yapalım.
Bugün değilse ne zaman?
Bu mektuba bir ses olsun…
Bir kıvılcım…
Belki birilerinin yüreğine düşer de bir yangına dönüşür.
Allah bizleri susanlardan, unutanlardan, korkaklardan ve zulme seyirci kalanlardan eylemesin. Amin.
AHMET YILDIRIM