Katil Netanyahu hedefi ıskaladı; Katar'a düzenlenen saldırıda HAMAS liderleri şehit edilemedi. Oysa bu durumda prensip olarak bunun bir önemi yok; Filistinli siyasetçiler şehit edilmiş olsaydı bile, israil açısından sonuçlar şimdikiyle aynı olurdu. Doha'ya yönelik saldırının kendisi tüm dünya için bardağı taşıran son damla oldu; müzakerecileri öldürme girişimiyle, israil, herhangi bir şeyi müzakere etmenin imkânsız olduğu bir terör örgütüne dönüştü. Yani geriye tek bir taktik kalıyor; baskı, sonra da izolasyon. Üstelik olaylar giderek hızlanıyor ve katil Netanyahu artık buna karşı hiçbir şey yapamıyor.
Katar ve Arap ülkeleri şimdiye kadar israile sadece askeri değil, siyasi olarak karşılık vereceklerini söylediler. Ancak Arapların yapması gereken asıl şey, Avrupa ve ABD'ye, yani israilin gerçekten bağımlı olduğu ülkelere baskıyı artırmak olmalıdır. Avrupa yaptırım uygulamaya hazır - evet, sembolik yaptırımlar ama; ondan önce AB neredeyse iki yıldır buna bile cesaret edememişti. Bu hafta Ursula von der Leyen, birdenbire tüm dünyanın Gazze'de yaşananlardan şok olduğunu ve "bunun durması gerektiğini" söylemeye başladı. AB ülkeleri israile karşı tutumlarında ikiye bölünmüş durumda; kimisi sadece askeri sevkiyatı durdurmakla kalmıyor, doğrudan Netanyahu'yu soykırımla suçluyor, kimisi ise Gazze'de yaşananlardan üzüntü duyduğunu dile getirerek yaptırımlara karşı çıkıyor. Ancak Avrupa kamuoyu açıkça israile karşı ve Filistin'den yana. Ve bundan sadece on gün sonra, BM Genel Kurulu'nda bir dizi önde gelen Batılı ülke Filistin devletini tanıdıklarını açıklayacak.
Gerçek anlamıyla tanınmış bir Filistin devleti yoktur. Evet, katil Netanyahu yakın zamanda kurulmasına izin vermeyeceğini söylüyor, ancak bu sembolik tanıma hareketi bile büyük önem taşıyor. israilin en istikrarlı destekçileri olan İngiltere ve Fransa bile ondan uzaklaşmak zorunda kalıyor (şimdilik sadece Almanya direniyor). Çünkü yönetici elitler artık kamuoyunun görüşlerini görmezden gelip, Gazze'de soykırım yokmuş gibi davranma lüksüne sahip değiller.
Batılı ülkelerin Filistin'i tanıma kararını açıklamadan hemen önce, birkaç gün içinde israilin bölgeye uyguladığı ablukayı delmeyi amaçlayan Sumud filosu Gazze kıyılarına ulaşacaktır inşallah. Son zamanlarda tek gemiyle (Greta Thunberg'in de içinde olduğu) gerçekleşen olayın aksine, bu sefer İsveçli yıldızın yanı sıra Hollywood yıldızları da dahil olmak üzere başka yıldızların da bulunduğu onlarca gemi sefere çıkıyor. israilin filonun Gazze'ye ulaşmasına izin vermeyeceği şüphesiz, ancak durdurma girişimleri can kayıplarına yol açabilir ve bu da Netanyahu'nun Avrupa'daki itibarının kalıntılarına bir darbe daha vuracaktır.
Trump'ın ve siyasi elitlerin büyük çoğunluğunun israile kutsal inek muamelesi yaptığı ABD'de bile sabır sonsuz değil; kamuoyu zaten değişti ve Filistinlilere sempati duyanların sayısı gözle görülür şekilde arttı. Trump, özellikle de israil başbakanı Katar'a saldırı gibi eylemler düzenlerken, Netanyahu'nun yerini sonsuza dek koruyamaz.
Herkes Washington'un israilin bütün planlarından haberdar olduğundan emin, üstelik Gazze'deki soykırımın ABD'nin himayesiyle gerçekleştiğinden de emin. ABD, katil Netanyahu'ya planının bir sonraki aşaması olan Gazze sakinlerinin bölgeden çıkarılması konusunda yardımcı olmayı planlıyor. Bu nedenle, bölgedeki tüm bu "yeni Riviera" projeleri, "alaycılık" tanımının bile çok hafif kaldığı bir dönemden geçiyor.
Ancak Gazze'nin tahliyesi söz konusu olmayacak ve bu, HAMAS’ın yaklaşık iki yıldır sürdürdüğü direnişin en önemli sonucudur. Katil Netanyahu şimdi de Gazze nüfusunun neredeyse yarısını "güvenlik bölgesi"ne itmek için bir saldırı başlattı. Bu saldırı sadece yeni mağdurlara değil, aynı zamanda açlığın artmasına da yol açacak. 65 bin ölü, Gazze’deki konutların ve altyapının çoğunun kasıtlı olarak yıkılması, son aylarda açlığa mahkûm bırakması, katil Netanyahu bütün bunları neden yaptı? HAMAS'ın 2023 yılı sonunda Gazze'den askerlerini çekmesi karşılığında serbest bırakmaya hazır olduğu rehinelerin serbest bırakılması uğruna değil miydi? Elbette hayır. Rehineler sadece "HAMAS'ı tasfiye etmek" için bir bahane. Ancak HAMAS tasfiye edilemedi, çünkü öldürülen binlerce kişinin yerine binlercesi daha HAMAS’a katıldı. Ve Netanyahu'nun "HAMAS'ın tasfiyesine" ihtiyacı, en önemli hedefi, yani Filistin Gazze'sinin tasfiyesini örtbas etmek içindi. Filistinlileri Gazze’den yok etmek, temizlemek, terörize etmek, korkutmak, aç bırakmak ve sürmek... Katil Netanyahu henüz bu planlarından vazgeçmedi ama; herkes onun başarılı olamayacağını görüyor. Gazzeliler çekilmeyecek ve Netanyahu'nun artık Gazze soykırımını sürdürmek için zamanı, gücü ve dış desteği de yok. Bu dramanın son aşamasına yaklaşıyoruz inşallah. Tüm trajedinin değil, sadece bir sahnesi, adı da "Gazze Soykırımı 2023-2025". Gazze’ye selam, direnişe devam!