• DOLAR 34.358
  • EURO 37.42
  • ALTIN 3021.111
  • ...

 -Öcalan, 33 Cüz Kur’an’ı Ezbere Biliyormuş!

ABD Merkez Komutanlığı’na bağlı DAEŞ ile mücadele uluslararası koalisyon sözcüleri sık sık SDG(YPG/PKK) ile ilgili övgüler dizmekteler.

“SDG olmasaydı DAEŞ’i yenmek ve yok etmek uzun sürebilirdi” tarzında yapılan açıklamalar her ne kadar Ortadoğu halkları tarafından çok ciddiye alınmasa da Batı Kamuoyu tarafından birer gerçekmiş gibi ele alınmakta.

ABD’li askerler son olarak YPG/PKK’lilere helikopter eğitimi vermeye başladılar.

Bununla da yetinmeyen ABD’li askerler özellikle Haseke’de belli alanları genişletmek için YPG’nin vatandaşın elindeki yaklaşık onlarca evi istimlak etmelerini istediler.

Tabii YPG/PKK emir aldığı gibi derhal harekete geçip belirlenen bölgelerdeki vatandaşları evlerinden çıkarıp ev ve arazilere el koydu.

YPG/PKK’nin hiçbir hesap vermeden sürdüre geldiği uygulamalardan biri de Kuzey Suriye genelinde çocukların eğitiminde kullandığı dersler ve bu derslerde anlattığı bilgilerdir.

Basına düşen bilgilere göre Rakka’daki okullarda çocuklara “Abdullah Öcalan” ile ilgili eğitim veren YPG/PKK’liler trajikomik şeyler anlatıyorlar.

“Öcalan öyle büyük bir Müslüman ki 33 cüz Kur’an’ın hepsini ezberlemiş.”

Tam da YPG/PKK’ye yakışan bir tarz; ‘Din’i kendi kirli dünya görüşlerine bir payanda kılıyorlar.

Kur’an-ı Kerim’in 30 cüz olduğunu bilemeyecek kadar dini bilgilerden uzak olmaları onları hiç de rahatsız etmiyor.

Yetmiyor bir de körpe zihinleri hem yanlış dini bilgiler hem de Öcalan’la ilgili şehir efsaneleriyle dolduruyorlar.

Din’e karşı keskin bir mücadele veren YPG/PKK’nin diğer yandan DİN’i kendi ideolojisine malzeme yapacak şekilde kullanması Makyavelci siyasetin tezahüründen başka bir şey değil.

-Bildirilerin Hepsi De Kemalizm’in Savunusu İçindir!

Önce 300 Akademisyenden geldi BİLDİRİ. Arkasından Eski Büyükelçiler’den benzer bir bildiri yayımlandı.

İki gün önce Emekli Amiraller’den ve dün de Eski Milletvekillerinden benzer bir bildiri düştü basına.

Şüphesiz en etkili olanı emekli askerlerden geleniydi.

İki gün önce yine bir gece yarısı Emekli Amiral’lerin başrolü oynadığı yeni bir Bildiri/Muhtıra hadisesi yaşandı.

Bildiri metni ustaca hazırlanmış ve kamuoyuna “Montrö Bildirisi” olarak tanıtılmış.

Oysa içeriğine bakıldığında Montrö konusundan ziyade asıl meselenin;

1-Kanal İstanbul’un

2-Atatürk’ün,

3-Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının yani Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi dahi teklif edilemeyeceğinin,

4-Bir tekkede fotoğrafı çekilen muvazzaf bir Amiral ile ilgili rahatsızlıkların konu edildiği görülüyor.

Yani Montrö amacın gizlenmesi için özenle seçilmiş alakasız bir konu başlığı.

Ancak başlık öylesine seçilmiş ki “Vatansever bir grup emekli askeri”n endişelerini dile getirir tarzda duruyor.

Oysa metnin içeriği tamamıyla Kemalizmin amentüsünü korumaya yönelik bir çabanın eseri.

Bu bildiriden sonra yapılması gereken tek şey hukuk önünde şeffaf bir hesap sorma ile herkesin mesaj alacağı tarzda cezalandırılmalarıdır.

Öyle ki ibret-i alem olsun ve bir daha özellikle askeri cenahtan birileri böylesi atraksiyonlara girişmesinler.

-Ürdün’de Darbe Teşebbüsü!

3 Nisan (2021) tarihinde saatler gece yarısına doğru Ürdün’de geniş çaplı bir operasyona start verildiği duyuruldu.

Darbeye hazırlık suçlamasıyla bazı baskınlar düzenlendi.

Başta eski veliaht prens Hamza Bin Hüseyin, Basim İvadullah ile Şerif Hasan Bin Zeyd olmak üzere 20 ile 25 kişi arasında kişi için gözaltı kararı verildi.

Bu isimler arasında özellikle ikisi çok dikkat çekici; Basim İvadullah ile Şerif Hasan Bin Zeyd.

Bu ikisi Suudi Arabistan'a ve onun karar alma mekanizmalarına yakın isimler olarak biliniyorlar.

Ürdün Kralı Hüseyin, aniden gerçekleşen darbe teşebbüsünü şimdilik atlatmış görünüyor.

Ama bu darbe teşebbüsünün arkasında Suudi Hanedanlığı ile Siyonist işgal rejiminin olduğunu bilmek onu oldukça rahatsız edip ürkütüyor.

Asıl soru bu darbe teşebbüsüne ihtiyaç duyan Suudiler ile Siyonistlerin Kral Abdullah’tan neden rahatsız olduklarıdır?

Bir dediklerini iki etmeyen Kral’a darbe yapmaya çalışmaları Ortadoğu’da geniş çaplı değişikliklere hazırlandıklarını gösteriyor.