• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Genel Başkan Zekeriyya Yapıcıoğlu’nun açıkladığı ve basının büyük ilgi gösterdiği 11 maddelik Gazze Beyannamesi, hakikaten bu konuda “efradını câmi ağyarını mâni” bir manifesto niteliğinde idi.

HÜDA PAR’ın bu konudaki hassasiyeti yeni değil.

26 Eylül 2007 tarihinde Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmede kendilerini Filistin Kurtuluş Örgütüne, bölgede yok edilmesi gereken bir tehlike diye bahsettiği İslami camiayı ise Hamas’a benzetmesi bilinen bir husustur. Hatta bölgede baş edemediği İslami yapıyı “Kürt Hamas’ı” diye niteleyip bunu yine iftira ile devletle ilişkili göstermesi de malumdur.

Tabi o tarihten sonra bu “Kürt Hamas’ı” deyimi elden ele dolaştırıldı.

1 Ocak 2008 tarihinde Hürriyet gazetesinde Enis Berberoğlu, ardından 2009’da bir akademisyen ve sonrasında da bir çokları endişelerini bu başlıkla dile getirdiler.

Mesela 2010 tarihinde Taraf gazetesinde Emre Uslu; “Şiddet kullansalar da kullanmasalar da, bölgede Kürt Hamas'ı gibi, hem İslamcılığa hem de Kürtlüğe vurgu yapan bir yapılanma olursa, devlet için en büyük tehlike budur.” diyordu.

Aslında Öcalan ve diğerlerinin bu konuda, tezvirat ve manipülasyon içerikli uyarıları Hamas’ın 25 Ocak 2006 tarihinde ilk defa katıldığı seçimden birinci parti olarak çıkmasıyla alakalıydı.

Genel seçimde 132 sandalyeli Filistin Parlamentosunda Hamas; 76 sandalye ile birinci çıkmış, El Fetih ise, ancak 43 sandalye alabilmişti. Üstelik halkın seçime katılım oranı da yüzde 77 gibi yüksek bir rakamdı. Seçim öncesi anketlerde yüzde El Fetih 46, Hamas ise yüzde 39 çıkıyordu.

Seçim sonucu netleşince başta ABD Başkanı George Bush olmak üzere tüm batılı liderlerden peşpeşe aşırı panik, tehdit ve düşmanlık içeren açıklamalar geldi.

İsmail Heniye, “iktidarı El Fetih'le paylaşmak istiyoruz” dediği halde El Fetih, Hamas’la bir koalisyon hükümetinde yer almayacaklarını açıkladı.

Mesele dünyada o kadar yankı uyandırdı ki, neredeyse tüm dünya ülkelerine Hamas’tan veya Hamas ruhundan korunmak için adeta şu korona salgınındaki seferberliğe benzer bir “maske mesafe temizlik” tedbirleri telkin ediliyordu.

Bütün uçlar uyarılmıştı.

O zaman Konya’da bizi sohbet meclislerine konuşmacı olarak davet eden bir grubun -ilk ve son olacak- davetini kabul ettiğimde, içlerinden biri şöyle sormuştu: “Hamas hakkındaki düşünceniz nedir?”

“Hamas’ın bu başarısı için ne kadar hamd etsek azdır” diye başlayan cümleler kurunca, soruyu soran kişi ve diğerleri sert bir şekilde karşı çıkarak şöyle demişlerdi: “Hamas, demokrasi ile Tağutun meclisine girdiğine göre doğru yoldan sapmıştır, onları nasıl böyle översiniz.”

Daha trajikomik olanı da vardı. Mesela dönemin Zaman gazetesi, Hamas’ın seçimleri kazanmasının bir provokasyon olduğunu, bununla istikrarsız bir Filistin’in amaçlandığını söylüyordu.

Ve korkular, korkular..

Dünyada nerede Hamas’a benzerliği fazla olan hareketler var?

Ya bunlar da Hamas gibi halkın büyük bir teveccühünü kazanırlarsa?

Ve korkular meyvesini vermişti:

27 Nisan 2007 muhtırası yani askeri darbe tehdidi..

Ve o askeri muhtırada, o dönemde Peygamber Sevdalılarının, Mustazaf-Der adıyla yaptığı Kutlu Doğum Etkinlikleri hedef alınarak şöyle denmişti: “22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş..”

Dönemin hükümet kabinesi e muhtıraya sert cevap verdi. Ancak muhtırada geçen hususların araştırılması için de müfettişler görevlendirdi. Ve tabi ki Mustazaf-Der’in bütün şubeleri başbakanlık müfettişlerince sıkı bir denetimden geçirildi.

Şimdi HÜDA PAR hakkında dağılan önyargılar yine ilginç bir şekilde HAMAS hakkında dağılan önyargılarla aynı zamana denk geldi. Türkiye kamuoyunda HÜDA PAR denilince akıllarına yalnızca şiddet vs getirilen yığınlar, tanıdıkça müthiş bir sempati besliyorlar.

Öte yandan dünyanın neredeyse her ülkesinde halklar, Hamas’ın haklılığı üzerine toplanıp eylemlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

Şimdi “Gazze için bu ülkede neden HÜDA PAR bir beyanname açıklıyor?” sorusunun cevabı biraz daha netleşmiştir sanırım.

Ve elbette mühim olan o beyannamedekilere kulak verilmesi, gereğinin yapılması.

“Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir.”

“Allah Filistin’lilere yeter, O ne güzel Vekil’dir..”