• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İslam’da tebliğ vazifesi en baştaki görevlerinden sayılmıştır bir Müslüma’nın. İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma, hayırlı işlerin yürümesi için çaba sarf etme, İslam’ı hayatımıza ve yeryüzünün tamamına yayma ve hakim kılma, küfür ve dalaletin ortadan kalkması için her türlü çalışma içerisinde bulunma tebliğcinin görevidir ve Hz. Adem’den Resululla(s.a.v)’e kadar devam etmiştir. Peygamberler bu görevi son anlarına kadar sürdürmüş, onlardan sonraki gayretli Müslümanlar bu bayrağı hiç düşürmeden taşımaya devam etmişlerdir. Tarihin çeşitli dönemlerinde tebliğ görevinin layıkıyla yerine getirilmemesi ve bu görevde gösterilen gevşeklik Müslümanlara her zaman pahalıya patlamış ve zayıflayarak güç kaybetmişlerdir.

Tebliğ görevinin aksatılmasının en baş nedenlerinden bir tanesi Müslümanların rehavete kapılmaları ve dünyayı ahiretten daha çok sevmeleri olmuştur. Refah ve dünyevileşmenin artması Müslümanları dini emirleri yaşamaya karşı gevşek davranmaya itmiştir. Dolayısıyla yaşamadıkları bir dini başkalarına anlatma ve yaymada da lakayt kalmışlar.

Tebliğ noktasında düşülen yanlışlardan bir tanesi; bu vazifenin sadece belli bazı kişilere mahsus olduğunu zannetmektir. Allah’ın emir ve yasaklarının tebliğ edilmesi tüm Müslümanlar üzerinde farz olduğu halde bu görevin sadece hocalara mahsus olduğunu düşünmek gibi bir yanlışa düşülüyor çoğu zaman. Dini anlatma noktasında kendini yetersiz gören bazıları tebliği sadece vaaz kürsüsünden ibaret biliyor malesef. Dinimiz için hizmet etmemiz farzdır dediğimiz zaman iyi bir anlatımının ve yeterli bir bilgi birikiminin olmadığından dem vuranların sayısı hayli çoktur. Oysa İslam davası için çalışma alanı o kadar çoktur ki anlatmakta zorlanıyor insan.

“Din güzel ahlaktır, samimiyettir” buyuruyorlar Allah Resulü(s.a.v), aynı şekilde “din nasihattir” buyuruyorlar. Ahlakında İslam’ın nakışları bulunan bir Müslümanın tebliğinin kıymetini düşünürsek ne büyük bir hizmet olduğunu anlarız. Her bir Müslüman’ın bulunduğu çevrede kendisine yüklenen görev ve vazifesini tebliğ olarak görmesi o hizmete büyük ihlas ve kalite katacaktır. Allah için sohbet mekanlarına iştirak etmek, başkalarını bu yerlere davet etmek, bu sohbet mekanlarının bir cami bir mescit hükmünde olduğununun bilincinde olarak oraların temizlik ve bakımını canı gönülden yapmak ve bu konuda kimseden direktif ve davet beklememek, sohbet halkalarında bulunan insanların hizmetinde bulunmak, oralara ait alet, edevat ve eşyaya gözü gibi bakmak, evinde gösterdiği ihtimam ve özeni oralarda daha çok göstermek birer tebliğ vazifesidir ve Peygamber mesleğidir. Evlatlarını Allah yolunda yetiştirmek, onları da sohbet halkalarına dahil etmek paha biçilmez tebliğ vazifesidir. Maalesef bir çoğumuz bu bahsettiğimiz hizmetleri ya çok anlamsız ve küçük görüyor ya da dünyalık bir karşılığı olmadığı için rağbet etmiyoruz. Her geçen gün seyrekleşen sohbet halkalarına mukabil her bir şahsın hayatında yoğunlaşan dünyevi ve keyfi aktiviteler, yapılan İslamî hizmetin gayesinin ve hikmetinin yeterince anlaşılmadığını gösteriyor.

Günümüzde İslamî davanın hizmet alanı olan vakıf ve dernekler, mescit ve camiler her bir Müslüman’ın muhakkak yapabileceği bir hizmet halkasının olduğu yerlerdir. Bilinç ve şuurun birlik ve beraberliğin, samimiyet ve bağların güçlendiği mekanlar bu zamanda Allah’ın isminin yükseltildiği mekanlardır. Ne eğlenme ne gezme maksadı taşımadan sırf bilinç ve şuurunu artırma gayesiyle böyle mekanlara gelenler kutsal tebliğ görevini yüklenen Peygamberlerin varisleridir. Bunun farkında olup gelenler bir çok güzellik katacaklardır hayatlarına. Aynı zamanda Peygamber(s.a.v)’den devraldıkları bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmek gibi bir gayeleri olduğunu ispatlayacaklardır.

Evet her bir Müslüman sorumludur. Bu din ve bu dava sadece bir vakıf ve dernekte bir mahallede çalışma yürüten hocaların davası değildir. Bir yerde bir iki kişi hizmette önde görünüyor diye tüm vazifeyi onlara yüklemek ya da kendini misafir ve yabancı gibi görmek hiçbir tebliğci Müslümana yakışmaz, hem Allah’ın hem de Resulü’nün nazarında suçlu duruma düşürür. Yani bize sorulduğunda hizmette ve tebliğde neredeydin? Ya Rabbi şu şu kişiler orada vardı mı diyeceğiz? Başkalarının yediği ile doymuyorsak onların hizmetleri de bizden sorumluluğu almaz.

Yazarın Diğer Yazıları