Üç Ayların Hatırlattıkları…
Evliyaullahtan derlemedir
Allah hayırlı uzun ömür versin, Mehmet Göktaş Hocamızın ‘Cihat, Zikir Ayrılmazlığı’ adında bir eseri vardı. Okumanızı istediğimiz değerli bir eserdir. Davetçi bir Müslüman; hareket, eylem, faaliyet adamı olduğu gibi muttaki ve abid de olmalıdır.
Cihat mefhumu çok geniş bir mefhumdur. İnsanları Allah'a davet etmek, Umut Kervanı Vakfı gibi menşei belli yardım vakıflarının aracılığıyla fakir fukaranın yardımına koşmak; minberlerde, kürsülerde, radyo, televizyon veya sosyal medyada ilmi faaliyetlerle halkın içinde olmak günümüzdeki cihat çeşitlerinden birisidir. Yine İslami bir gazetenin, derginin (İnzar, Nisanur, Nur Çocuk, Söz ve Kalem gibi), veya İslami yayın yapan sitenin toplum tarafından tanınmasına; yayınlarının halka ulaştırılmasına vesile olmak günümüz cihat çeşitlerinden birisidir. Sosyal medyada Müslümanların hesaplarını ve kanallarını takip etmek, Müslümanların karartısını (sayısını) çoğaltmak mücadele yöntemlerinin günümüz versiyonlarıdır. İslam'ın tüm güzelliklerini öncelikle kendi hayatımızda yaşamalı, sonra bunu ihlasla topluma yansıtmalıyız.
İslam dünyasının birçok bölgesinde yaşanan mazlumiyetler, mahrumiyetler, açlık ve sefaleti görüyoruz. Müslümanların yaşamış olduğu birçok ülkede halk; ne yazık ki sefalet ve fakirlikle perişan durumdadır. Mazlum Müslüman hakların birçoğu kendilerine gelen yardımlarla ayakta durmaktadır. Bu sebeple zekat müessesesini ayakta tutmak için elimizden gelen tüm çabayı sarf etmeliyiz. Zekata teşvik ve bu amaçla yapılan organize çalışmalara ibadet nazarıyla bakmalıyız. Zekat ne verene minnet ne de isteyene utanma sebebi olamaz. Vermek de teşvik etmek de vazifedir. Resulullah Aleyhisselatu vesselam'a muhacirler, ensarın kendilerine yapmış olduğu iyilikle ilgili nasıl davranmaları gerektiğini sorunca ‘Onları övün, onlara teşekkür edin ve dua edin…’ minvalinde tavsiyelerde bulunarak zekat verenleri teşvik etmek gerektiğini ashabına öğretmiştir. Üç ayların başlaması ile beraber tüm kardeşlerimiz çevresindeki herkese zekat konusunu hatırlatmalıdır. Özellikle İslami yardım vakıfları Müslümanların zekatlarını hesaplayacak, İslam fıkhını bilen tabiri caizse zekat muhasebecileri bünyelerinde istihdam etmeliler. Bu kişiler, halkın zekatını hesaplamalı ve zenginin zekat vermesini kolaylaştıracak bilgiyi sunmalıdır.
Recep, Şaban ve Ramazan'ı nafilelerle ihya ederek bu yılı, manevi bir yoğunlukla geçirelim. 3 Aylarda elde ettiğimiz manevi yol azığımız, bizi gelecek üç aylara kadar götürebilmelidir. Maneviyatımız bizi gayrete getirmeli, İslami hizmet ve çalışmalarımızı çoğaltmalıyız.
Her birimiz kendi çalışma alanımızda elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız. Geçen seneyi ölçüp biçmeli, gevşeklik gösterdiğimiz; dünyevi işlere meyil ederek ve belki nefis ile hareket ederek ihmal ettiğimiz vazifelerimize dört elle sarılmalıyız.
Bakın, görüyorsunuz! Müslümanların rehavet ve gevşekliği; kafir, münafık ve mürtetlere cesaret veriyor. Tarihin belki hiçbir döneminde İslam'a, Kur'an'a ve Hz. Peygamber Aleyhisselam'a bu kadar rahat hakaret edildiği görülmemiştir. İslam'ın değerlerine, şiarlarına pervasızca hakaretlere cüret edilmektedir. Maalesef bu durum Müslümanların içinde bulundukları atalet ve rehavetin, tembelliğin, sorumsuzluğun bir neticesidir.
Aziz Müslümanlar, mesela ülkemizde siyer sınavı yapılıyor. Müslüman halkımız bu sınava ne kadar kayıt yaptırıp başvuru yapsa İslam'ın düşmanları, mukaddesatımıza saldıracağı zaman bu rakamları göz ardı etmez. Aynı şekilde Umut Kervanı Vakfı gibi zengin ve fakir arasında aracı olan vakıflar, ne kadar yardım faaliyetlerini arttırsalar o kadar toplumsal barışı sağlamış olurlar ve İslam'a teveccüh artar. Müslümanlar ne kadar iyi çalışır; rabbimizi ve Peygamberimizi hakkıyla öğrenip öğretirsek İslam düşmanlarının içlerindeki kini kusmalarını o oranda engellemiş oluruz.
Camileri dolduracak, cami ehli olacak, camileri mahzun ve metruk halde bırakmayacağız. Bir mazeret olmadığı sürece farz namazların camide cemaatle kılınması gerekir. Her kardeşimiz günde bir kere de olsa vakit namazını camide, cemaatle beraber kılsın ve rükû edenlerle beraber rükû etsin. Yani cuma hariç, 7 vakit namazımızı -en asgari- camide, cemaatle kılmalıyız. Ki bir Müslüman’ın 5 vakit namazı camide cemaatle kılması onun mümin olduğuna şahitlik etmemiz için yeterli bir sebep olduğuna dair nas vardır. Bu yüzden beş vakit namazı camide kılmayı adet haline getirmeliyiz.
Diyanet'in de geliştirmiş olduğu cami gençliği projesi gibi projeler vesilesi ile kitap, okuma, sohbet etme, ders alıp verme mekânlarımız camiler olmalıdır.