• DOLAR 34.463
  • EURO 36.573
  • ALTIN 2921.734
  • ...

Geçmiş yıllarda, 10 yıldan fazla akşamla yatsı arasını camide geçirmiş biriyim. Eski performansı yakalayıp akşam ve yatsı arasını camide geçirip Kur'an okumak, öğrenmek ve öğretmek sürekli arzumuz ve hayalimizdi. Dün akşam ezanı okundu, çocuğu okuldan almak zorunda olduğum için yine camiye gidemedim. Çocuğu eve bıraktım; tam akşam namazına niyet ettim ki kendi kendime "Bugün akşam namazını camide kılacağım, yatsıya kadar da bekleyeceğim." dedim. Camiye gittiğimde yatsı namazına yarım saat kalmıştı. Geçmişi hatırladım; Kur'an öğrettiğim talebelerimi, Kur'an öğrendiğim hocalarımı... İçimde büyük bir hüzün ve kendimi kınama duygusu oluştu. Halime, vaziyetime, geçirdiğim zamanın boşluğuna üzüldüm. Ömrümüzün hızla geçip gittiğini düşündüm. Düşünceler içerisinde iken bir çocuk içeri girdi. Montu yoktu. Çocuklarla çok iyi anlaşırım. Çocuğa tebessüm ettim, "Montunu giymemişsin, üşümüyor musun?" diye sordum. "Hayır Amca, hava sıcak!" dedi. Çorapları da ayağında yoktu. Çocuğun haline acıdım. 

Çocuk, benimle beraber akşam namazını kıldı. Namaz bitti. Çocuğa dedim ki: "Niçin camiye geldin?" Bir an durdu, düşündü ve "Ahiret var!" dedi. "Ahiret olduğu için camiye geldim." dedi. Gözlerim doldu. Kendisine dedim ki: "Yani sen diyorsun; öldükten sonra Diriliş var! Allah bu hayatın hesabını bizden soracak ve ben bir gün öleceğimi bildiğim için şimdiden ahirete hazırlık yapıyorum. Öyle mi?" Çocuk başını sallayarak "Evet!" dedi. İsmini sordum. İsmin ne? Kemal, dedi. "Baban namaz kılıyor mu?" diye sordum. Öyle akıllı bir çocuk; elbette ki bu aklını, bu terbiyeyi babasından almıştır, diye düşündüm. "Hayır, babam namaz kılmıyor." dedi. Kendi kendime, "Kesin annesi namaza alıştırmıştır bu çocuğu." dedim. Bu niyetle "Annen namaz kılıyor mu?" diye sordum. Çocuk boynunu büktü, iç çeke çeke ağlamaya başladı. "Ne oldu?" dedim. "Benim annem öldü!" dedi. "Ne zaman öldü?" dedim. "3 yıl önce öldü." dedi. Gülümsedim, başını okşadım. Yani dedim "Sen annenin öldüğünün farkındasın; ama ölümün son olmadığını, ölümden sonra bir hayatın var olduğunu biliyorsun, değil mi?" Başını salladı. "Evet!" dedi ve "Biliyor musun Peygamberimizin de annesi, peygamberimiz 6 yaşındayken ölmüştü. Senin yaptığın her iyilik, kıldığın her namazdan dolayı Allah anneni sevindirecektir. Hem üzülme, Allahu Teala annene seni kavuşturacaktır. Çünkü hayat bu dünyadan ibaret değil." dedim.

 Gerçekten çocuğun kalbinde ahirete özlem, annesinin ölümüne karşı da çok büyük bir üzüntü vardı. Tüm üzüntüsünü ahirete olan imanıyla gidermişti. Kendisine Hazreti Ali'nin şu sözünü hatırlattım: "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar." “Öyleyse Kemal üzülme! Bir gün biz de öleceğiz ama Allah bütün ölüleri diriltecektir. Hayat buradan ibaret değil.” Dedim.

 Bu yaşadığım hatırayı çevremdeki tüm talebelerime, arkadaşlarıma anlatıyorum. Gerçekten çok etkilendim. Annesi ölmüş bir çocuk ve ahirete iman... Madem ahiret var. Öyle ise cami ehli olmalıyız değil mi? Akşamla yatsı arasında camide Kur’an öğrenip öğretmeye, kalplere iman tohumu ekmeye, günde bir kere de olsa camiye gidip cemaatle namaz kılmaya, ülkemizin tüm camilerinin içini cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle doldurmaya var mısınız? Öyle ise beklemeyelim. Evimize en yakın camiye çevremizdeki çocuklarla beraber gidelim. İmamdan ders alalım. HAYDİ CAMİYE NE DURUYORSUN DAHA/SARIL KURAN’A, YÜRÜYELİM ALLAH’A… Ezgilerle, derslerle, sohbet halkalarıyla, Kur’an’la camilerimizi ihya edenlerden olmak duasıyla…