• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Çok değerli, gün görmüş, devlet yönetmiş, İslam toplumlarını iyi tanımış bir İslam aliminin sözleri ile konumuza giriş yapmak istiyoruz:

"Dünyayı âhiretten, maddi hayatı ibadetten ve dini siyasetten ayırmak, asrımızda şirkin en büyük mazharlarından ve dışa vurmuş şekillerinden biridir, Müslümanların berâetlerini bildirmek suretiyle, kendilerinden ve İslâm'dan temizlemeleri gereken şirk de budur.

Acaba Kur’an âyetleri, İslâm tarihi ve şeriatin ahkâmı hakkında hiç düşünmüşler mi? Eğer dinin siyasetten ayrı olduğunu düşünüyorlarsa, o halde neden Kur’an-ı Kerim bütün siyasî meseleleri, yani yönetimi, kanunu, hayattaki saflaşmaları, savaş ve barışı, dost ve düşman belirlemesini ve diğer siyasî olguların tamamını Allah ve dinle ilişkilendirmektedir?"

İslam'ın siyaset felsefesi, siyasi hayatın her boyutunda insanın kerameti, yüceliği ve onuru üzerine bina edilmiştir. İLAHİ TEŞRİİ diğer bir ifade ile ALLAH'IN İRADESİ olarak tabir edilen Allah'ın hükümleri, 1.  Dünya Savaşı'ndan sonra ne yazık ki İslam toplumlarında dış güçler tarafından yasaklanmıştır. Özellikle İngilizler, Fransızlar başta olmak üzere sömürgeci devletler; İslam topraklarının hemen hemen tamamını şeytani hilelerle demokrasi, cumhuriyet, özgürlük gibi söylemleri kullanarak egemenlikleri altına almışlardır.

Birçok İslam ülkesinde hazırlanan anayasalar tamamen toplumun aleyhine ve İslam toplumunun menfaatlerinin zıddına olan hükümler içeriyor. Gerek darbeci generalleri kullanarak bazen de bizzat kendileri müdahale ederek İslam toplumlarını kukla devletler eliyle yüzyıldan fazladır yönetiyorlar.

İslam toplumları öncelikle 1. Dünya Savaşı'ndan sonra yazılmış olan anayasalarını değiştirmelidirler. Her şeyimiz olan İslam, anayasada kristalize olmalı, somut hale gelmelidir. Allah'ın bize vermiş olduğu hak ve hukukumuz anayasal güvence altına alınmalıdır. İlahi Hidayet olarak bilinen Allah'ın rahmeti, bereketi dini; kanun ve hükümler olmaksızın salt itikat ve inanmış olmakla gerçekleşmez. Yüzyıldan fazladır, İslam dünyasında dinimiz ve yüce Kur'an’ımız camilere ve mezarlıklara sıkıştırılmak istense de debisi yüksek bu akarsuyu hiçbir set kontrol altına alamadı. İslam'ın enerjisi ve gücü Amerika'nın, İngilizlerin, Rusların, Fransızların, Allah'a ve resulüne bayrak açan insi ve cinni bütün şeytanların hile ve desiselerini boşa çıkartarak dünyanın her yerinde Allah’a hamdolsun sesini yükseltiyor, rengini net bir şekilde belli ediyor. Çünkü İslam insanların hayatı tayyibesidir. Yani insanoğlunun dünyada da ahirette de mutlu olmasının yolu İslam'ın hükümlerine tabi olmaktan geçer.

Bugün İslam toplumları; İslami yönetim, İslami güç, İslami fıkıh, İslami devlet, İslami anayasa gibi mefhumları özgürce konuşabilmeli; bu konular hakkında yazıp çizebilmelidir. Batılılar liberal bir demokrasiyi seçtiler; yani dinden uzak, dinin müdahil olmadığı bir demokrasi modelini benimsediler. Bu demokrasi modelini İslam ülkelerine zorla dikte ettiler.

İslam örnek halifeler döneminden itibaren İslam'a dayalı bir seçimi yani halk hakimiyetini savunmuştur. Birçok kitapta İlahi Rızanın halkın rızasından geçtiği ifade edilmiştir. Diğer adıyla hukukullah hukukunnasın karşıtı değildir. Yani Allah'ın hukuku yani Kur'ani kanunlar insanların siyasi hak ve hürriyetlerini engellemez, insanların hukukuna zarar vermez. Bilakis insanların siyasi hayatta daha mutlu olmasına vesile olur. Çünkü İslam, yaratıcı ile yaratılanın rızasını bir araya getirerek insanı yeryüzünü imar ve inşa edecek olan Allah'ın halifesi olarak görür. Kur’ani kanunlar toplumların dünya ve ahiret saadetine vesiledir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Kur'ani kanunlar yok edilmiş, unutturulmuş ve yasaklanmıştır. Bugün İslam toplumları; tekrardan Kur'ani kanunları konuşabilmeli, Kur'ani kanunların anayasal güvence altına alınmasını sağlayacak girişimlerde bulunmalıdır. Gerekirse bu konuda başta kendi ülkemizde olmak üzere referanduma gidilebilir.

Şunu unutmamak gerekiyor ki Resul-i Ekrem'in hicretin başlangıcında yaptığı ilk iş, siyaset olmuştur. Yani Medine Vesikasını yazdırtarak toplumsal sözleşme hazırlatarak günümüzdeki karşılığı ile anayasa hazırlatarak toplumsal düzenini kurmuş, devletini güvence altına almıştır.

İslam ülkeleri ve İslam ülkelerinin yöneticileri; iç karışıklıkları önlemek için dışarıda pusu kurmuş kafir ve zalim devletlerin şerrinden emin olmak için Kur'ani kanunları anayasal güvence altına almalılar ve diğer Müslüman ülkelerle ortak aklı oluşturup küfre karşı tek yumruk olmalılar.