Ey bahçe sahipleri ÖŞÜR’lerinizi unutmayın!
Muhammed ümmeti diğer ümmetlere göre avantajlı bir ümmettir. Niye avantajlı ümmettir? Çünkü başta peygamberler olmak üzere tüm insanlığın birikimlerini, peygamberlerin nice zorluklarla elde ettikleri meyveyi Kur'an'ı okuyarak anlıyoruz. O meyveleri, o mücevheratı, peygamberlerden kalma insanlık mirasını, Allahu Teala, Kur'an vesilesi ile bize ikram ediyor.
Kur'an-ı Kerim'de Mekke'de inen Kalem Suresi adında bir sure, çok sırlı bir suredir. Bu surenin 17. ayetinden 35. ayetine kadar bahçe sahibi olan üç kardeşin hikayesinden bahsedilir. Şöyle ki:
"Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı). Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da bahçe simsiyah kesiliverdi. Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler: "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye. Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı. "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı. (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler. Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler. "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler). İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?" "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler). Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar. Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız. Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız. İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi. Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır. Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?"
Ayet-i kerimelerde olay net bir şekilde anlatılıyor. Şimdi öşür, emek vermeden elde ettiğin toprak mahsullerinin 10'da birini vermek demektir. Tarlan var, yağmur yağmış; emek vermeden sen mahsul elde etmişsen bunun onda birini vereceksin. Dinimizde buna öşür deniyor. Öşür, mahsul toplanır toplanmaz verilmesi gerekir. Daha sonraya bırakılmamalıdır. Bir sefere mahsus verilir. Ondan sonra sen malını 20 yıl mı bekletirsin, 30 yıl mı bekletirsin; zekat düşmez. Toplar toplamaz öşürünü vereceksin, malını tabiri caizse, kaskolayacaksın, sigortalayacaksın. Allah'ın koruması altına almış olacaksın. Eğer bir Müslüman, toplamış olduğu mahsulün öşürünü vermezse Allah-u Teala onun üzerinden hayrı, bereketi alır.
Peygamber Efendimiz aleyhisselatü vesselam buyuruyor ki: ‘Sadaka malı eksiltmez.’ Öşür de bir nevi sadakadır. Yine Allah resulü buyuruyor ki: ‘Bela sadakayı geçemez.’ Yani bir insanın kaderinde belaya, musibete uğramak varsa sadaka verdiğinde Allah-u Teala o belayı, o musibeti ona değdirmeden tabiri caizse teğet geçmesini murad eder. Sadaka ömrü uzatır, hayatı bereketlendirir. Her gün az da olsa sadaka verelim.
Evet, biz Müslümanlar öşürlerimizi vereceğiz. Biz vatandaşlarımızın anlayacağı dille kısaca şunu söyleyelim: Topraktan çıkan her türlü sebzenin, meyvenin öşürü verilebilir ve verilmelidir. 10 kilo domates çıkarmışsan yarım kilosunu sadaka niyetiyle bir fakire ver.
En basit toprak mahsulünün dahi öşürünü vermek gerekir. İslam alimlerinden, ulemadan, Çağdaş alimlerimizden, evvelden Ebu Hanife'ye kadar fıkıh alimlerinin, mezhep imamlarının ekserisinin görüşü fikri bu yöndedir. Topraktan çıkan her ürünün öşürünü vermeyi tavsiye etmişlerdir; çünkü hayat bu dünyadan ibaret değil… Öşür olarak verdiklerimiz bize kalacak. Ahiret yurdunda onlar teraziyi dolduracak…
Bu vesileyle bütün vatandaşlarımıza diyoruz ki: Ey bahçe sahipleri! Meyveleri devşirdiğimiz bu günlerde; fındıkları, fıstıkları, elmaları, armutları, buğdayı, arpayı, domatesi, sebzeyi kısacası topraktan çıkan ürünlerimizi hasat ettiğimiz şu zaman diliminde, öşürlerimizi vermeyi unutmayalım. İhmal etmeyelim. Tarladan elde ettiğimiz mahsulü toplar toplamaz hemen Allah'ın hakkını ayıralım. Zaten emek vermeden günümüzde kimse sebze, meyve elde edemiyor. Dolayısıyla öşürün Hakkı 20'de birdir. Sebzeyi topladık 20'de 1'i Allah'ın hakkı deyip fakirlere verelim.
Biz vaazlarda bu konuyu işleyince vatandaşlar yanımıza geliyor, diyorlar ki: ‘Hocam çevremizde gerçekten fakir olduğunu düşündüğümüz insan bulmakta zorlanıyoruz. Yani vaktimiz de yok gidip fakir araştıralım. Fakir bulalım. Bu konuda ne yapalım?’ diye soruyorlar. Bu durumda biz Allah'ın dinine hizmet etmek için açılan vakıflara sesleniyoruz. Özellikle fakirle zengin arasında köprü olmaya çalışan Umut Kervanı Vakfı gibi vakıfların köylü kardeşlerimize acilen ulaşması, varsa öşürlerini alıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırma konusunda köprü görevi yapması gerekir. Bu arada ulemamız, alimlerimiz, cami imamları- müezzinleri, medrese hocalarımız, din kültürü öğretmenlerimiz, vaizlerimiz öşür konusunu topluma anlatmalıdır.
İslam toplumundaki yoksul insanların da geçinebilmesi için bu ibadetler birer vesiledir. Bu vesileleri kullanarak toplumsal huzurumuzu, hayır ve bereketi, Allah'ın rahmetini üzerimize çekebiliriz İnşallah; diyor, hepinizi Allah'a emanet ediyoruz.