• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Malumunuz yıllardan beri Ramazan’ın son cumasını Dünya Kudüs Günü olarak anıyor, meydanlarda tekbirler getirerek küresel emperyalizmin ve Siyonizm’in düşmanı olduğumuzu tüm dünyaya ilan ediyorduk. Geçen sene Müslümanların istişaresi sonucunda alınmış karar neticesinde Recep Ayı’nın son haftası, yani içinde Miraç Kandilinin de olduğu mübarek günler, Dünya Kudüs Haftası olarak ilan edildi. Biz de geçen sene “Dünya Kudüs Günü de Dünya Kudüs Haftası da Bizimdir” başlığını atarak bu değerli çalışmayı destekleyeceğimizi ifade etmiştik.

Peygamber efendimizin İsra gecesi Mescid-i Aksaya gitmesi, oradan uruc edip göklere yükselerek Miraç eylemesi ve bu olayın Recep ayının son haftası gerçekleşmiş olması bile bugünlerde Kudüs’ü gündemimize almak için yeterli olmalıdır.

Kudüs’ümüzü gündeme almak demek küresel emperyalizmin ve siyonizmin düşmanı olduğumuzu ilan etmek demektir. Niçin Siyonizm’in ve küresel emperyalizmin düşmanıyız?

 1-Siyonizm yani küresel emperyalizmin yöneticileri, Allah’ın hak olarak göndermiş olduğu yüce İslam dinine ve dinimizin bütün kutsallarına savaş açmış kirli bir terör çetesidir. İsrail, kendilerini Allah‘ın seçkin kulları gören Yahudilerin devletidir. Bunlar kendilerini tüm insanlardan ayrı ve ayrıcalıklı bir konumda görmektedir. Araf Suresinde 75. ayette bu sömürgeci Yahudilerin zihniyeti şöyle ifade ediliyor: ‘Onlar “ Ümmilerin malını almakta bizim için bir vebal yoktur.’’ Diyerek yeryüzünde Yahudi olmayan bütün milletleri köle olarak görüyorlar. İnsanlığı köle olarak gören bu zihniyeti düşman bilmek, insanın onurlu bir varlık olarak yaratıldığına inanan her kişinin insani vazifesidir. Çünkü bu zihniyet bütün insanlığa savaş açmış, çok tehlikeli ve kirli bir zihniyettir.

2-İsrail terör devleti, mazlum Filistin halkının topraklarını işgal etmiş ve yeryüzünde en büyük mülteci kitlesinin oluşmasına sebep olmuştur. Mazlum Filistin halkı; Ürdün, Mısır, Lübnan gibi devletlerin mülteci kamplarında zelil bir hayat neticesinde yok olmaya mahkûm bırakılmıştır. Bu bir soykırımdır. İşgal rejimi, her geçen gün Filistinlilerin topraklarını işgal etmekte ve Filistinlilerin insan onuruna yakışır bir hayata sahip olmalarına engel olmaktadır. İnsanların hak ve hukukunu savunan herkesin barbar Siyonistlere karşı cephe oluşturması şarttır.

3-Siyonist rejim sadece Filistin’i işgal etmek isteyen bir devlet değildir. Nil ve Fırat arasında kalan bütün toprakları kendi toprağı olarak görmektedir. İslam coğrafyasının bütün ülkelerinde kaos ve kargaşayla toplumu terörize eden bütün faaliyetleri kontrol etmekte ve yönetmektedir. Bütün İslam ülkelerinin başına gelen felaketlerin altında İsrail terör şebekesinin kanlı imzası vardır.

4-İsrail terör devleti İstanbul’dan Kahire’ye, Şam’dan Yemen’e,  Arakan’dan Endonezya’ya kadar bütün İslam ülkelerinde İslam ümmetinin bireyleri için gerçek bir tehlike oluşturmaktadır. Çünkü Yahudiler, İslam’ı kendileri için bir engel, bir tehlike olarak görmektedirler. Bu nedenle Müslümanları her yerde takip altına almayı ve Müslümanları bütün dünyada etkisiz hale getirmeyi bir hayat prensibi olarak kabul ederler. Bir Siyonist rejim devleti bakanı şöyle demiş: “Şayet işler benim emrimde olsaydı, Kudüs’te tankıma binip Karaçi’ye kadar durmadan ilerlerdim.”

Siyonist rejimin Müslümanları takip etme faaliyeti, Eritre’den Filipin’e, Tayland’dan Hindistan’a, Güney Sudan’a ve tüm Afrika’ya kadar uzanıp hiçbir sınır tanımamaktadır. Arakan’da katledilen mazlum Müslümanların, Hindistan’da hakları ellerinden alınan Müslüman bacılarımızın yaşamış oldukları bütün sıkıntıların perde gerisinde; Siyonist rejimin çirkin yüzü vardır.

5-Batılı devletlerin İslam ülkelerine olan saldırısının sebebi ve bu saldırıların halen devam etmesinin en büyük müsebbibi Siyonist işgal rejimidir. Çünkü Siyonist rejim, İslam coğrafyası üzerinde yürütülen bölme ve ayırma çabalarının mimarıdır. İslam ülkelerinde; mezhepçi, ayrılıkçı söylemlerin sahiplerinin, arka planda Siyonizm ve MOSSAD yetkilileri ile görüştüklerini herkes biliyor.

6-İsrail terör devleti başta Amerika olmak üzere emperyalist devletlerin İslam ülkelerini işgal etmesi için uğraştı ve hala uğraşıyor. Bunun için İslam ülkelerinde dinden kaynaklanan tüm değer yargılarını, aile bağlarını yıkmak, kuşak çatışmasını kullanmak ve Müslümanlar arasında tüketim ruhunu oluşturmak  yıllardan beri gütmüş olduğu bir siyasettir. Tüm bunların amacı İslami kimliği parçalamak ve İslam ülkelerinin bünyesinde emperyalizmin tüm boyutlarını taşıyan batılılaşmış bir kişilik (kimlik) oluşturmaktır.

7-İşgal rejimi, ABD’nin nüfuzunu kullanarak Müslüman ülkelerdeki yer altı ve yer üstü zenginlikleri hatta insan kaynaklarını sömürmektedir. Petrolün tamamına yakını, İslam ülkelerinde çıkmasına rağmen, altın, elmas gibi kaynaklar Afrika’daki Müslüman ülkelerde olmasına rağmen, başta tarım olmak üzere yer üstü zenginliklerinin de, Türkiye-Mısır gibi Müslüman ülkelerde olmasına rağmen yeryüzünün en fakir devletleri ve ülkeleri İslam ülkeleridir.

İslam ümmetinin parçalanması ve tasfiye edilmesi için tüm imkânlarını kullanan terör şebekesinin, etkisiz hale getirilmesi gerekir. Bu yüzden Filistin’deki direniş ve direnişin sahibi olan HAMAS ve İslami Cihat başta olmak üzere İslami yapılar desteklenmelidir. Suriye, Irak, Afganistan Yemen gibi İslam ülkelerindeki iç çatışmaya bir an önce son verilmelidir.

8-Türkiye ve İran gibi halkları Müslüman olan devletler bir an önce devletçilik taassubundan kurtulmalıdır. Bu iki devletin, ‘Türkiye, İslam içindir.’, ‘İran, İslam içindir.’ mantığıyla tüm gücünü ve sermayesini İslam ümmetinin kurtuluşu için harcaması gerekir. İslam, bizim her şeyimizden kutsaldır. Fakat Türkiye’deki ve İran’daki bazı kirli odaklar, İslam’ı dahi devletin kullandığı bir argüman olarak görmektedirler. Devletin gücünü, iktidarını önceleyen bu kirli yapılar; İslam Ümmetinin bu durumda olmasına en büyük sebeptir. Dolayısıyla İslam ülkelerini yöneten yöneticilerimizin; Allah‘ın kendilerine güç, iktidar ve kudret verdiği kimselerin, ‘Canım da cananım da devletim de milletim de İslam içindir. İslam’ın kutsalları içindir. İnsanlığın kurtuluşu için Allah‘ın bana vermiş olduğu bütün güç ve kuvveti kullanacağıma milletim adına, insanlık adına söz veriyorum.’ diyerek yeniden bir siyasi rota çizmemiz gerekir.

Siyonizm’in ve küresel emperyalizmin en kısa sürede yok olup yeryüzünde ilahi adaletin tesis edildiği, tüm insanlığın insan onuruna yakışır bir hayata eriştiği, bir dünyaya kavuşmak duasıyla…