Babalar ve Öğretmenler
Çocuğu liseye giden bir veli anlatıyor: “Hocam çocuğun durumunu sormak için Veli toplantısı için okula gittim. Çocuğun dersine giren öğretmenlerle görüşüyordum. Oğlumu da yanıma aldım. Baktım oğlum böyle öğretmene elini, kolunu sallayarak saygısız saygısız,, pervasız pervasız konuşuyor; çok sinirlendim. Dedim; ‘Seni burada boğar, öldürürüm. Öğretmeninle düzgün konuş! Konuştuğun kişi senin öğretmenin ya!’
Diyor; Hocam öğretmen araya girdi. ‘Sinirlenmeyin sakin olun!’ diyerek beni sakinleştirmek istedi. Ben de dedim: ‘Hocam bu çocuk sana saygı göstermek zorunda! Hele benim yanımda öğretmene saygısızlık yapamaz! Ben bunu bir baba olarak kabul etmem! Bu nasıl konuşmadır? Seninle konuşurken sesini yükseltiyor; sen onun öğretmenisin! İnsan öğretmenine saygı gösterir. Öğretmenin karşısında el pençe durur, Hocasına hürmet eder. Bu çocuk sabah sekizden akşam dörde kadar sizin yanınızdadır. Eğer sizi dinlemezse, size hürmet etmezse bu çocuk, kimi dinler? Kime hürmet eder? Saygısı olmayanın sevgisi olur mu? Saygısı olmayanın örfü, âdeti, geleneği, göreneği olur mu?
Diyor: ‘Öğretmen sayın velim!’ dedi. ‘ Allah sizden razı olsun! Ben ilk defa böyle bir veli ile karşılaştım; ama teşekkür ediyorum. Yani öğretmenin böyle arkasında durmak, öğretmene saygılı olmak, öğretmene değer vermek, gerçekten beni sevindirdi; ama ne yazık ki insanımız bu güzel hasletini kaybetmiş durumda! Çünkü anne babalar, çocuklarının öğretmene saygı konusunu, yeterince önemsemiyor. Bu da biz öğretmenlerin gerçekten çok sıkıntılı durumlara girmesine sebep oluyor.
Veli diyor: ‘O esnada bir kızla babası beraber geldiler. Aynı öğretmenle görüşüyorlar.’ Baba çocuğunun durumunu sordu. Öğretmen, kızla ilgili bir iki tane olumsuz şey söyledi. Yani okul içerisinde yaptığı davranışlarla ilgili… ‘Hani baba kızının okuldan kaçtığını falan duyunca adam sinirlendi. Babadır! ‘Seni döverim!’ deyip elini kaldırdı. Kız dedi: ‘Hele bana bir tane vur! Vur ki ben seni rezil rüsvay edeyim! Seni cezaevine attırayım! Sen bana vur! Ben seni şikâyet ederim, seni evden uzaklaştırırlar; eve bile giremez hale gelirsin! Vur da göreyim!’ Diyor. Adam mosmor kesildi. Elini indirdi, boynunu büktü, sustu. Daha konuşmadı. Bu nasıl iş ya? Bir kız çocuğu babasını şikâyet edecek, polis gelip babayı alıp cezaevine atacak! Böyle bir şey olur mu? Bir öğretmen, terbiye için öğrencisinin kulağını çekecek, öğrencisine bir kaşını indirecek, öğrencisine bir uyarı namında bir şey söyleyecek… Hemen öğretmene soruşturma açılacak! Böyle bir şey olur mu ya!
Bu memlekette öyle bir düzen kurmuşlar, öyle bir sistem oluşturmuşlar ki… Bu sistemin en büyük sözcüsü, koruyucusu şeytani medya organlarıdır. Babayı, öğretmeni kötüleyen; pitbull köpekleri cici gösteren alçak medya! Köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar. Gerçekten öyle! Yani bu deyim hem mecaz anlama geliyor hem gerçek anlama geliyor. Gerçekten sokaklarda köpekler serbest, taşlar bağlı… Kimse kendisini parçalamaya gelen köpeğe bir tekme bile atamıyor. Tekme atsa hayvana zarar veriyor diyor hemen gözaltına alınıyor, ceza alıyor. Memlekette özellikle birileri -kötü niyetli, şeytani güçler- şu iptal edilen İstanbul Sözleşmesini de ön plana çıkararak toplumun yapısıyla, özü ile oynadılar. Medya sürekli insanları kötülüğe sevk ediyor.
İnsanlarımızın; özellikle gençlerimizin, kızlarımızın, çocuklarımızın bu hal ve vaziyeti insanı ürkütüyor. Anne-babaların elini güçlendirecek, evdeki erkeğin, babanın hükmünü artıracak; öğretmenin hükmünü arttıracak bir düzen, bir sistem, bir ortam oluşturmalıyız.
Ama şeytan, insanı tek başına bırakmak için insanları bireyselleştirmek için bizi toplum olmaktan çıkarıp kendine köle olan, kul olan, şeytana taraftar olan bir kitleye dönüştürebilmek için babanın hükmünü, öğretmenin hükmünü büyüklerin hükmünü kaldırdı.
Babanın baba, hocanın hoca, öğretmenin öğretmen olduğu günlere erişmek duasıyla…