Tabi ki Devlet Nas (النص) ile Yönetilir!
Allah rahmet etsin “İslami İktisat Projesi” fikrini bundan 40 yıl önce dile getiren Muhammed Bakır Es-Sadr’ın konuyla ilgili bazı tespitleri ile giriş yapmak istiyoruz. Der ki: “Devlet, insan hayatında köklü bir olgudur. Semavi risaletlerle enbiya eliyle kurulmuştur. Devletin fonksiyonu; insan toplumlarını rehberliğe, hak ve adalet temelleri üzerinde tespite, birlik ve beraberliği tesise yöneliktir. Devlet asli muhtevasını peygamber programlarında idrak etmiştir. İslam sadece kuru bir kavga değil, kurtarıcıdır, zulmü yok eden güvenilir bir kaynaktır. O İslam ki süngü zoruyla, politik oyunlarla karanlık kuyulara hapsedilmiş ve her güruh ona ayrı bir kara çalmış, kendi rengine boyamıştı.
…İslam’a göre devletin sorumlulukları: Toplumsal kefalet ve koruma görevi, sosyal eşitlik ve denge sorumluluğu, kamu sektörünü mütalaa ve onlardan yararlanma görevi, toplumdaki üretsel güçlerin tamamını denetleme, gerekli yönergeler verme ve üretimde karışıklığı önleme sorumluluğu ve toplumun gelirini yükseltmek amacıyla iktisadi Siyaseti düzenleme gibi... Yine malların değişim değerlerini muhafaza ve toplumun iktisadi yaşamında ihtikâr ve ondan kaynaklanan problemlerle mücadele için seçkin yöntemlerden faydalanma devletin görevleri arasındadır.”
Nas teriminin tanımı ile devam edecek olursak: “Genelde, hüküm kaynağı olması yönüyle Kitap ve Sünnet’in ifadeleri anlamında, fıkıh usulünde lafzın açıklık düzeyini belirtmek üzere kullanılan bir terim.” Devlet kurmuş bir peygamberin ümmeti elbette devletini peygamber devletine benzetecek ve bunun için mücadele verecek. 1. Dünya Savaşından sonra dayatılan sistemlere boyun eğmek zorunda değiliz. Dini sadece ibadet ile sınırlayan ve bunu bize dayatan sistemlerden halk artık bıkmıştır.
%20 faizin olduğu bir ülke var mı? Faiz, %14’e düştü diye dövizi, altını yükseltip halkın alım gücünü düşürmek, öyle mi? İhtikarcılar aracılığı ile başta gıda maddeleri olmak üzere kamunun ihtiyaç duyduğu her şeyi stoklayıp halk içinde kaos oluşturmak, öyle mi? Müslüman yöneticileri, faizin merkeze alındığı sömürü düzenlerini kabullenerek devleti yönetmeye mecbur etmek ve sömürüyü Müslüman yöneticilerin eliyle hiç sıkıntı yaşamadan devam ettirmek, öyle mi?
Sahte, yarım din kisveli adamları piyasaya sürüp İslam’ın egemen olan bir din oluşunu unutturmaya çalışmak, öyle mi? Allah’ın hükümlerini öcü gibi gösterip kapitalist sömürü düzenini kurtarıcı olarak göstermek, öyle mi? Müslüman’a fakirliği güzel gösterip yeryüzünde zelil yaşamayı müminlik alameti olarak yutturdunuz, öyle değil mi? Hz. Muhammed’e Gül Peygamberi dedirtip O’nun Medine’de hainlik eden Beni Kureyza’dan 700 Yahudi’nin boynunu vurdurttuğunu gizlediniz. Medine’de Devlet kurup yasama, yürütme ve yargı gibi bir devletin asli işlevlerini icra edişini gizlediniz. Misvak sünnetinin dile getirilişine ses çıkarmazken "Bir Müslüman olarak Naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim," sözü sizi rahatsız etti, öyle mi?
Devlet tabi ki de Naslarla yönetilmelidir. Naslarla yönetilmeyen bir devletin ilk olarak iktisadi düzenini değiştirmeyi doğru bir adım olarak görüyoruz. Medine’ye hicret eder etmez Yahudilere alternatif Pazar kurmuş, toplumun iktisadi hayatını kâfirlerin insafına bırakmamış bir peygamberin ümmetiyiz. Öyle ise biz de Allah’ın izniyle ilk olarak iktisadi hayatı İslam’ın lehine çevireceğiz.
Son olarak -piyasaları düzeltmek için- yöneticilerimize Hazreti Ali’nin Mısır’a vali olarak atadığı Malik Eşter’e yazdığı mektubu hatırlatalım: ”Ey Malik dikkat ve gayretini vergi alımından çok yeryüzünün bayındır olmasına yönelt! Pazarcılar hakkında söylenen bütün güzelliklere rağmen bil ki; onların çoğu alışverişte katıdır ve kötü bir şekilde sıkı davranarak, halkın ihtiyaçlarını ve yiyecek maddelerini stoklarlar, alım-satımda zorluk çıkarırlar. Bu, halka karşı bir zarar ve valiye karşı bir ayıptır. Buna göre Allah Peygamberi’nin insanları ondan men ettiği ihtikârı önle! Alış-veriş kolay ve adalete uygun icra edilmelidir. Malların değeri öyle olmalıdır ki ne satıcı ziyana uğrasın ne de alıcı. Ne zaman bir fert, onu ihtikâr yapmaktan men ettikten sonra, tekrar aynı şeyi yaparsa, yaptığına layık olan cezayı ver. Fakat cezalar hususunda aşırı gitme!”
İslam’ı gerçek rengi ile tanıtabilmek duasıyla…