• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Son günlerde mi desek her yılın Eylül ayında mı desek küfür cephesi çok organizeli bir şekilde Aziz İslam’ın kutsallarına saldırıyor. Avrupa’daki Kur’an yakma olayları, Peygamberimize yönelik hakaret içeren karikatürlerden sonra ülke içindeki saldırılar… Sapık, adi, ahlaksız kişilerin önce hoca diye piyasaya sunulmasının ardından İslam’ın temsilcisi olan imamlara, hocalara hakaret içerikli haberler…

Sözde haber kanallarının basın özgürlüğü adına halkının %99’u Müslüman olan bir ülkede bu kadar pervasızca İslam’a saldırmalarını esefle karşılıyoruz. Hz. Nuh’la(a.s.) ilgili iğrenç karikatürü yayımlayanlar, yine sözde bilim adamı olarak üniversitelerdeki kürsüleri işgal eden bir kesim İslami değerlerimize çok cesurca saldırıyor. Ki bu adamlar zihnini küfrün karanlık dünyasına teslim etmiş kişilerdir. İşte bu kişiler ya Ashaba ya Ehli Beyte her fırsatta saldırıyorlar. Niye? Amaç ne? Bizim tavrımız ne olmalıdır?

Bakın geçenlerde 4. baskısı bitmiş olan bir çocuk kitabı gündem oldu. Çocuklara sapıklığı öğretiyor diye birçok arkadaşımız durum yapıp ‘Bu kitabı okutmayın’ şeklinde sosyal medyada paylaşımlar yaptılar. Hakeza Hz. Nuh’a(a.s.) hakaret eden derginin ismini verip sosyal medyada bu dergiyi yine Müslümanlar meşhur etti. Bu iş böyle olmaz. İslam’a ve ahlaki değerlere saldıran bir yayın varsa gerekli yerlere şikayet edeceğiz, o yayının toplatılması için elimizden geleni yapacağız ama çirkefi yayan bir medya organının Müslümanların eliyle meşhur edilmesi kabul edilebilecek bir şey değil. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Ne yazık ki küfrün sözcülüğünü yapan kimseleri bilinçsizce paylaşım yapan arkadaşlarımız meşhur ediyor.

Güzel ve faydalı bir eseri durumda paylaşıp öven topluma tanıtmaya çalışan kaç kişi gördünüz? Bu kardeşlerimizin sayısı çok azdır. Ama sapıklığı yayan bir eseri ‘Almayın’ diye bilinçsizce reklam yapan çok kişi gördük. Bu duruma üzülüyoruz. Müslümanlar propaganda sanatını doğru kullanmalıdırlar.

Günümüzde saldırı kültürü hakimdir. Kim daha çok saldırırsa düşmanını daha kolay yeniyor. Gerek basın yayın gerek fiziki savaşlar olsun saldıran taraf genelde istediğini elde ediyor. İstediğini elde edemese de düşmanına en kötü ihtimal zarar veriyor. Biz bu yöntemi basın yayında da görüyoruz. Küfür her fırsatta saldırıyor. Sana saldıranın saldırısını bertaraf edip karşı hamle yapabilirsen düşmanı alt edersin.

Misal verecek olursak, şimdi çocuklar için sapık kitap basmış, yayınlamış, topluma ulaştırmış. Bunun reklamını bari sen yapma! Bu eseri ilgili yerlere şikayet et ama ona alternatif olacak İslami çocuk kitapları bas, yayınla ve topluma ulaştır. Bu uğurda gayret et. Bir başka misal, karikatür çizmiş sen de onun karikatürüne alternatif bir karikatür çiz ve bu saldırıya karşılık ver.

Tabi biz Müslümanlar olarak sürekli küfrün saldırılarıyla uğraşarak ömür tüketecek değiliz. Bizim yeryüzünü imar ve inşa etme gibi bir vazifemiz var. Bu vazifeyi icra edebilmek için zamanımızı, imkânlarımızı, insan kaynaklarımızı doğru sevk etmeliyiz. Yani küfür bizi yönlendirmemelidir. Bizim kendi ajandamız olacak ve emin adımlarla hedeflerimize ulaşacağız.

Küfrün bu ülkedeki medyası, askeri gücü ve diğer imkanları eskiye nazaran zayıflamıştır. Müslümanların ise imkânları artmakla beraber dağınık durumdadır. Özellikle medyamız, hedefsiz, pusulasız, rotasız okyanusta ilerleyen bir gemi misali oradan oraya savruluyor. Medyamız derken tüm İslami kesimlerin medyasını kast ediyoruz. Yani sözün özü daha organizeli tepkiler ve hamlelerle küfrün tuğyanını yok edebiliriz.

Selam ve dua ile…