Günümüz İnsanına Örnek Bir Hayat (Abdulkadir ÜSTÜNDAĞ)
Eşimi İlahiyat sınavına götürmüştüm. Üç çocukla sınava gitmek gayet zordu. Eşim, 28 Şubat sürecinden dolayı başörtüsünden dolayı okul hayatını yarıda bırakanlardan biriydi. Açık öğretim sınavlarında özellikle ilahiyat bölümünde bizim gibi çok aile var. Kimisi 30’undan sonra kimisi 40’ından sonra hatta 50’sine yaklaşmış olanlar bile üniversite okumaya çalışıyor. Bu insanların bu kadar gecikme sebebi ülkemizdeki darbeler ve bu darbelerin Müslümanlara verdiği zararların günümüze yansımasıdır.
Sınavın bitmesine az kalmıştı. Çocukların arkasından koştururken arada bir de kapıya doğru bakıyordum. Eşim çıkmak üzereydi. Bir de baktım ki uzun boylu, heybetli, güler yüzlü Abdulkadir Üstündağ Hocam da sınavdan çıkmış bana gülümseyerek el sallıyor. Yanına gittim. Selam verdim. Biraz şaşkınlıkla ‘Hocam siz de mi sınava girdiniz? ‘ diye sordum. Gülümseyerek ‘Yaşım 50’ye dayanmış. Ama ancak vakit bulabildim.’ Dedi. Az çok kendisini tanıyordum. Yanımızdaki diğer kişiler anlamsız ifadelerle bakınca izah etme gereği gördü. Ve dedi ki:’ İşte 28 Şubat süreci, zindan, işkence, işsizlik, yokluk… Hayallerimizi çaldılar. Ama ben yılmadım. Hayallerimi kovalıyorum.’ Bu arada 9-10 yaşlarında bir çocuk geldi. Abdulkadir Üstündağ Hocamın elinden tuttu. Yine gülümseyerek ‘Benim oğlum. Baba oğul okul okuyoruz. Bugün de o beni okula getirdi.’ dedi. Bu arada valla arkadaşlar size bir şey itiraf edeyim: ‘Ben kitapçık türünü işaretlemeyi unuttum. Vah!’ dedi. O da biz de biraz üzüldük. ‘Sınavım boşa gitti değil mi hocam?’ diye sordu. Biz de eğer kitapçık türünü işaretlemediyseniz evet, ama normalde görevlilerin size hatırlatmış olması gerekirdi. Ama hatırlatmamışlar.’ Şeklinde cevap verince o da dedi ki: ‘Neyse sorun değil 3 dersti. Finalde çok çalışır hepsini geçerim inşallah.’ dedi.
Çok azimli, gayretli, bağrı yanık bir alimdi. Taziyelerde o kadar güzel sohbet ederdi ki onu dinleyen herkesin imanı artardı. Hatipti. Hem de çok iyi bir hatipti. Risale-i Nur’un birçok yerini ezberlemişti. Kelime dağarcığı çok genişti. Kervan FM’de birçok hutbesini dinledik. Çok güzel vaaz ederdi.
Bir keresinde beraber Yunus Emiroğlu’nun hitabet seminerine katılmıştık. Dersin bitiminde ‘Hocam ben bu semineri tam 3 kez farklı yerde dinledim. İslam’a hizmet etmek için gerekirse daha fazla da dinlerim. Kendimizi yenilemeliyiz. Sohbetlerimiz halkın ihtiyaçlarına göre olmalıdır. Ben bu yüzden hitabet derslerini severim.’ Demişti.
Bu güzel insan geçen gün Covid-19’dan dolayı vefat etti. Daha 48 yaşındaydı. Gaziantep’in tanınmış kanaat önderlerindendi. HÜDA PAR’ın il başkan yardımcısıydı. HÜDA PAR’ın Gaziantep’teki sesiydi. Nice kan davalı aileyi barıştırmıştı. Nice küsülü insanı barıştırdı. Boşanmak üzere olan birçok ailenin yuvalarının sağlamlaşmasına defalarca vesile oldu.
Ağabeyi Halid Üstündağ diyor ki: ‘Onun ahlakı İslam’dı. 5 kardeşiz hepimiz onun sözünü dinlerdik. Adil, güvenilir, saygılı, vefalı bir kardeşti. İslam’ın bir güç olması için HÜDA PAR’da çalışırdı. Bu salgın döneminde de gerekli tedbirleri alarak elinden geleni yapıyordu. Maskesini hiç çıkarmazdı. Aslında çok da dikkat ederdi. Ama kader böyle imiş... Biz ondan razıydık. Allah da ondan razı olsun.’
Bugün köşemizde Gaziantep’te Allah’ın dinine çok hizmet etmiş değerli bir âlimin hayatından kısa bir kesit sunmak istedik. Dünyaya tamah etmeyen, ahireti arzulayan, Allah için koşuşturan, taziyelere, köylere, beldelere diyar diyar gidip Musab bin Ümeyr gibi İslam’ı anlatan bir alim…
Çok değerli hocamız, Ağabeyimiz Abdulkadir Üstündağ’ın vefat etmesi hepimizi yasa boğdu. Allah’ım senin için gayret gösteren, güleryüzlü, salih bir alim olduğuna şahidiz. Sen onu unutulmayıp hayırla yad edilenlerden eyle der, hepinizi yerlerin ve göklerin sahibi olan Allah’a emanet ederiz. Allah’ım içimizdeki iyilere uzun ve hayırlı ömür ver, bizleri de onların hatırı için bu salgından koru.