Ayasofya’dan sonra sıra Yeni Anayasada
Teşkilatı Esasiye Kanunu, yani 1921 yılında çıkan ilk anayasanın 7. Maddesinde der ki:
’Ahkamı şer’iyenin tenfizi, umum kavaninin vaz’ı, tadili, feshi ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilanı gibi hukuku esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. Kavanin ve nizamat tanziminde muamelatı nassa erfak ve ihtiyacatı zamana evfak Fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelat esas ittihaz kılınır. Heyeti Vekilenin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir.’
Özellikle altı çizili kavramlar çok önemlidir ki: Yani kanunlar ve nizamı sağlamak için oluşturulacak yasalar nassa erfak yani Kur’an ve Sünnet’e uygun olmaya en ziyade layık olduğu için Şeriata göre hazırlanacak. Ve zamanın ihtiyacına göre evfak yani zamanın ihtiyacına göre muvafık olan yasalar adap ve muamelat ile düzenlenecek sözü veriliyor. Yani bu maddede bile her kelime ile kanunun çerçevesini ecdat çizmiş. Bu çerçeve kanunlara uyarlansa mükemmel bir anayasa oluşur.
Tabi 1921 Anayasasından sonra bu maddelerin birçoğu yürürlükten kalktı. Meclisin bile dokunmayı ağzına alamayacağı devrim kanunları getirildi. Ardından art arda gelen darbeler ile Anayasa, Meclisin üstünde bir yetkiye sahip oldu. Bu yetki Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumlarla da muhafaza altına alındı.
Bakın 1921 Anayasasının 7. Maddesini yazdık. Günümüzde kullanmadığımız birçok kelime var. Bu kelimeler nereye gitti? Düşünün bir halk 80 yıl önceki metinleri dahi anlayamayacak. Yanlışta ısrar olmaz. Olmamalıdır.
Allah’a hamd olsun. Ayasofya Camii tekrar aslına kavuştu. Ayasofya’yı Cami yapmak vacipti. Yani Allah’a ibadet için yıllarca kullanılmış bir mekan müze olamazdı. Fatih’in bedduası her şeyi ifade etmeye yetiyor ki Sayın Cumhurbaşkanı çok güzel ifade etti.
Ayasofya’nın Cami olması demek bu ülkede olması gereken değişimlerin başlamış olması demektir. Halk olarak ülkemizi yönetenlerden yeni bir anayasa da isteme hakkımız olmalıdır. Darbelerle, yasaklarla, zamanın ihtiyaçlarından uzak bir anayasa 80 milyon insanın yükünü kaldırmıyor.
1921 Anayasası ve Meceletül Ahkamul Adliye esas alınarak kıyamete kadar bu ümmetin tüm evlatlarını kuşatacak bir Anayasa hazırlanmalıdır. Öyle bir Anayasa hazırlamalıyız ki Allah bizden razı olmalı, Hz. Muhammed razı olmalı, ümmet-i Muhammed razı olmalıdır. Ve ardımızdan gelen insanlar bu anayasa vesilesi ile selamet içinde yaşayacakları bir dünyaya kavuşmalıdırlar.
Her nefis ölümlüdür. Bu ülkenin insanı halen korku içindedir. Şimdiki Cumhurbaşkanı’nın içinden geldiği çevre herkesin malumudur. Fakat yarın İslam’a düşman biri Cumhurbaşkanı olsa bizim haklarımızı muhafaza edecek bir yasa yok. Hatta başörtüsü gibi en basit insani haklar bile yasal güvence altına alınmış değildir. Bu talepler, halk tarafından çok daha gür bir şekilde seslendirilmelidir. Memur-Sen başta olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler bu halkın aslına ait bir anayasa talebi ile hükümete gitmelidirler. İslam hukukçuları acilen bir heyet oluşturup İslam’ın kanunlarının günümüze uyarlanarak tecdit denilen faaliyetleri oluşturmalıdırlar.
Hz. Hatice’nin duası ile bitirelim: ALLAH’IM SELAM SENSİN VE ESENLİK DE SENDENDİR.