• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Geçen haftalar Adana’da Suriyelilerin dükkânları yağmalandı. Bir çocuğa, Suriyeli birinin cinsel istismarda bulunduğu bahanesiyle halk ayağa kaldırıldı. Adana Valiliği, bu iğrenç işi yapanın Adana Seyhan ilçesine kayıtlı 15 yaşındaki bir genç olduğunu ve bu kişinin tutuklandığını belirten açıklama yaptı. Bu olayların bilinçli bir şekilde kullanıldığını, şeytani güçlerin her fırsatta provokasyonlar oluşturmak için pusuda beklediğini bir kez daha görmüş olduk.

Peki, Adana’da ne oldu? Durum nedir? Suriyelilerin birçok dükkân ve evleri yağmalandı. Allah bağiliği sevmiyor. İslam hukuku, bu tür yağmalama olaylarını bağilik olarak isimlendirir. İki hafta zaman geçmesine rağmen halen dahi olayların geçtiği mahallelerde polis nöbet tutuyor. Tekrar benzer olaylar olmasın diye. Mesela geçen yaz, G. Antep’te de bu tür olaylar organize edilmek istendi. Ama Antep Valiliği sosyal medyada halkı bu tür işlere bulaştırmak isteyen birçok kişiyi gözaltına aldı. Tabi sosyal medya hesabı çalınıp da bu tür olaylarla ilgisi olmadığı halde tutuklanan kişiler de oldu. Yani zor bir süreç geçiriyoruz.

Özellikle sınır illerimizde halkı muhafaza edebilmek, sükûneti sağlamak için İslami STK’lara daha çok ihtiyacımızın olduğunu görüyoruz. Suriye halkı ile bizi bir arada tutabilecek tek bağ İslam’dır. Ümmet anlayışımızdır. Halkımız her ne kadar ümmet anlayışından uzaklaştırılmış olsa da yine de özünde, kalbinin derinliklerinde Allah’a ve Resulüne iman vardır. Bu imandan kaynaklı, şecaat, zarafet, merhamet, izzet, şeref bu ülkenin her evladında bulunur. Tabi şeytani elleri tutmuş, kirli paralarla kendini satmış kişileri istisna tutuyoruz. İşte bu tür olayları da hep istisna olarak gördüğümüz, kirli, karmaşık ilişki ağları olan kişiler ve yapılar organize ediyor.

Suriyelilerin üretime, iş gücüne olan katkılarını görmezden gelemeyiz. Bu olumsuzluğu halk olarak olumlu bir sürece çevirebiliriz. Ümmet olma umudunu, ümmetin Müslüman halklarını eskisi gibi tek çatıda toplama ülküsünü Suriyelilerle el ele vererek gerçekleştirebiliriz. Çocuklarımız Suriyelilerle aynı okulda okumaya başladı. Biz onlara dilimizi öğretirken onlar da bize peygamberimizin dilini, Kur’an’ın dilini Arapça’yı öğretebilirler. Hem dilini bilen hem de Arapça bilen bir nesil tekrar yeryüzünde İlahi adaleti ihya edebilir. Ecdadımız en az dört dil bilirdi: Arapça, Farsça, Türkçe ve Kürtçe. Osmanlıca, bu dört dilden müteşekkildi. Yani ümmet diliydi. İşte bu süreci her yönden ümmet olmayı kolaylaştıran bir vesileye dönüştürebiliriz.

Arapça dili eğitimine önem veren bir halkız. Arapça’yı bilenleri âlim olarak gören bir milletiz. Suriyelileri dışlayanlar, ‘istemeyuuuuz’ deyip nara atanların profiline, cemaziyelevvellerine bir bakalım. Küçük bir araştırma neticesinde bu tür kişilerin asıllarının bozuk olduğunu görüyoruz. Rahmetli dedem hep derdi: ’Asıl bozmaz/Bal kokmaz/Kokarsa yağ kokar/Mayası ayrandır.’ Mayası bozuk, kimselerin galeyanına gelmemek için, şehirlerimizin savaş alanlarına dönüşmemesi için İslam’ın esenlik, barış, huzur veren gölgesine sığınmaktan başka çaremiz yok.

Allah hepimizi arızî ve semavî afetlerden muhafaza etsin.