• DOLAR 34.558
  • EURO 36.061
  • ALTIN 2990.277
  • ...

İslam Hukukunun yıllardır küller altında bırakıldığı bir zaman diliminin nesliyiz. Hayatımızdaki karşılaştığımız birçok sorun ve problemin çözümü ise aslında İslam Hukukunda var. Fakihler, ulema birçok ferdi, içtimai problemi çözüme kavuşturmuş. Bugünlerdeki pahalılık, tanzim satışları ile ilgili de tarihte yaşanan olaylar mevcut. Bununla beraber bu olaylara çözüm de fıkıhta bulunuyor.

Tes’ir (Narh) yani fiyatların takdir edilmesi, sınırlandırılması meselesi, İhtikâr (karaborsacılık, yani malı saklayıp piyasaya sürmemek, stokçuluk) bugün yaşanan olayları ifade eden fıkhi terimlerdir. Enes bin Malik’in rivayet ettiğine göre Allah resulü, hicri 8. yılın başında Medine’de yaşanan fiyatlardaki aşırı artışlar üzerine fiyatları sınırlandıralım teklifini yapan ashabına şu cevabı vermiş: ‘Şüphe yok ki fiyat tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah’tır. Ben sizden hiçbir kimsenin mal ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle hakkını benden ister olduğu halde, Rabbime kavuşmak istemem.’ Bu yüzden fiyatlarda sınırlandırmayı İslam uleması, caiz görmemekle beraber eğer insanlara sistematik bir şekilde zulüm yapılıyor, ihtikâr(karaborsacılık) yoluyla, vedia yani zararına satma yoluyla kısacası hileyle birileri piyasaları kontrol altına alıp fitne çıkarmak istiyorsa fakihler, narh( tes’ir) yani fiyatları sınırlandırma yetkisini devlete vermiş.

Mesela Hz. ALİ ihtikar (karaborsacılık) yapan tacirlerin depolarını basıp mallarını ateşe verdiği tarih kitaplarında yazar. Yine Abbasi Halifelerinden Muktedir Billah döneminde baş gösteren ve karaborsacılar tarafından tırmandırılan şiddetli bir darlık sebebiyle devlete karşı ayaklanma çıkmış. Bu olay üzerine karaborsacıların elebaşları yakalanmış, cezalandırılmışlar. Fiyatlara da narh konmuş. Devletin memurları tarafından piyasada hububat satılmış. Ta ki her şey aslına dönene kadar bu uygulama devam etmiş. Bakın olaylar günümüzde yaşananlarla ne kadar birbirine benziyor değil mi? Yiyecek maddelerini stoklayanlar, aylardan beri yiyecek içecek başta olmak üzere asli ihtiyaçlardaki aşırı artıştan dolayı insanımızın çektiği sıkıntı tarihte de yaşanmış. Kitaplarda var. Yahu biz 1500 yıllık bir ümmetiz. Şairin dediği gibi ‘İrkilsene bak etrafa/Oynanan oyunlar hepsi aynıdır/Akan kan mümin kanıdır/Birleştirilmiş kâfirler hepsi senin düşmanındır’

Rahmetli Erbakan bir konuşmasında bizim ifade etmek istediğimiz bu mevzuyu çok güzel anlatıyor. Dinlemenizi isteriz. Konuşması: ‘Ey hocalar dünyaya inin.’ Müslüman ülkelerin âlimlerinde üç noksanı var:1.Ayet ve hadisleri okuyor ama bugünün insanının ihtiyacı olan ilacı yapmamış. İşte bunun için insanlık ıstırap çekiyor. O âlim önce doktor olacak, hastanın hastalığını bilecek, sonra eczacı olacak ilacı alıp gelecek ve hasta bakıcı olacak ilacı hastaya içirecek. Yoksa ilacı göstermekle hasta iyileşmez. Araştırmalarınızı bu insanların ıstıraplarına ilaç olacak şekilde yapın. Dünyaya inin dünyaya… İslam uleması hayattan kopuklar... 2. İnsanlara saadet getirecek projeyi ortaya koymuyorlar. 3. Batı’nın çekişinin farkında değil,  Batı’nın çekimi ve tesiri altında iken kamil bir alim olunmaz. ’  Konuşmayı özetlemeye çalıştık ama lütfen özellikle ulemalarımız, diyanet personelleri bu konuşmayı ara ara bir dinlesin.

Gerçekten de bugün İslam alimleri insanların sıkıntıları ile ilgili konuşmuyor. Mesela sigara haramdır, dedi diyanet. Tamam, güzel haramdır. Ama bu mevzuya verdiğin enerjinin bir damlasını ekonomideki sorunlara da verdi mi? ETCEP, YOGA gibi uygulamalarla gençler cinsiyetsizleştirilirken ve bu iğrenç işlerin fikir altyapısı diyanet konferans salonlarında imamlara anlatılırken Allah aşkına niye kimsenin gıkı çıkmadı? Bu işlerle ilgili diyanet niye bu kadar pasif kalıyor? Halk olarak Diyanetin minberin gücünü kullanarak halkın her müşkülü ile alakadar olmasını bekliyoruz.

Bir de Cumhurbaşkanlığı sitemine İslam hukukçularından, muteber âlimlerden müteşekkil bir Cumhurbaşkanı Danışma kuruluna ihtiyaç var. Ecdat ulemaya değer vermiş. Dünyada adalet tesis etmiş. Biz de ulemayı yüreklendirirsek, dünyaya indirebilirsek çok hayırlı değişimler olur. Tabi bunu yaparken birileri 2008’deki Yargıtay cumhuriyet başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açtığı davayı hatırlatır. ‘Laikliğe karşı uygulamalar artıyor, bu yüzden Ak Parti kapatılsın’ ve Anayasa mahkemesinin bir oy farkla kapatmaktan vazgeçip ödenek kısıtlaması ile cezalandırdığını hatırlatarak bazı köşe yazarları AK Parti’ye ayar vermek ister. Tedbirli, uyanık, cesur Allah’a yakın yöneticilerin işbaşında olduğu bir dünyada, huzurla yaşamak duası ile…