• DOLAR 34.553
  • EURO 36.014
  • ALTIN 3006.298
  • ...

Malumunuz 22 Şubat tarihine kadar seçmeli dersler seçiliyor. Ehli akıl gerek sosyal medyada gerekse farklı platformlarda, seçmeli ders seçerken Seçmeli Kur’an Dersi, Seçmeli Hz Muhammed’in Hayatı, Seçmeli Temel Dini Bilgiler derslerinin seçilmesi konusunda halkımıza hatırlatmalarda bulunuyor. Gerçekten de eğitimin içinde olanlar, bilmüşahede, bu derslerin öğrenciyi nasıl olumlu yönde değiştirdiğini görmüşlerdir. Beşinci sınıftan ta on ikinci sınıfa kadar bir öğrenci, bu dersleri okusa toplumsal birçok problem çözüme kavuşur. Aslında bu derslere seçmeli ders sıfatını yakıştırmak ne bize ne de eğitim yöneticilerimize yakışmıyor. Bu dersler bu milletin özüdür. Bu toprakların mayası Kur’an’dır.

Hz. Ömer’in hilafetinden beri İslam toprakları olmuş sevgili Anadolu, Kur’an ilimlerini tüm hücrelerine kadar sindirmiştir. Kur’an dersini çocuklarımıza seçmeli olarak okutmamız gerçekten de bize yakışmıyor. 28 Şubat dönemleri ile veya 1. Dünya Savaşından sonra mağlup olmuş bir halkın hal-u vaziyeti ile bugünkü hali karşılaştırıp övünmek bize yakışmıyor. Kur’an dersi, en az Türkçe, Matematik kadar öğrenilmeli ve öğretilmelidir. Merkezi sınavlarda da bir ağırlığı olmalıdır. Bir kavim Kur’an’a hizmet ettiği müddetçe yükselir.

Geçenlerde Gaziantep’teki İslam Tarihi müzesini gezme imkanı bulduk. Kur’an ile bilimin sırlarını çözmüş İslam alimlerinin çalışmalarını iftiharla inceledik. Ama ne yazık ki bilimi üreten İslam ümmeti iken bilimin kaymağını yiyip halkları sömüren Batı olmuş. Yani artık İslami ilimleri öğrenmenin ve öğretmenin bilime engel olduğu yalanını her ortamda çürütüp Kur’an’ın ışığında bilim yapan ecdadımızı anlatmak gerekir.

İşte seçmeli Kur’an dersi ibaresi gerçekten de yakışmıyor. Yazık! Bu Müslüman halkın evladına Kur’an dersini yıllarca yasakladılar. Şimdi artık tüm mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor. Kur’an dersinin hak ettiği ağırlığına kavuşabilmesi için sadece işi yöneticilere atmak hamlık olur. Halk olarak seçmeli diye ismi verilen bu üç dersi her okulda zorunlu dersler oranında seçebilirsek ve sivil toplum, medya bunu gündem yapabilirse ülkeyi yönetenler de gelin bir düşünelim derler herhalde. Fakat biz halk olarak bu dersleri yeterince seçmezsek, sahiplenmezsek Kur’an eğitimi hiçbir zaman istenilen düzeyde öğretilmez. Okullarda Kur’an eğitiminin eğitimcilerce verilmesi çok daha sağlıklıdır. Allah’ın kelamının okunduğu sınıflarımız rahmani bir kokuya bürünecektir. Ve yeryüzüne ilahi adaleti tesis edecek nesiller bu rahmani kokuyla büyüyecek ve Allah yolunda tüm beldelere adalet ve iman götürecektir inşallah.

Pazar günü Peygamber sevdalıları Vakfı’nın her yıl yaptığı siyer sınavı tekrar yapılacak. Geçen yıl 300 bin kişinin katıldığı sınava bu yıl 160 bin kişi kayıt yapmış. %50 ORANINDA CİDDİ BİR DÜŞÜŞ VAR. Peki niye? Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı sınava 10 gün kala olur verdi. Her yıl olur alınıp yapılan sınav, bu yıl son haftaya kadar askıda bırakıldı. Bu durumu anlamış değiliz. Kaybedeni olmayan bir sınavın okullarda yapılmasının ne sakıncası var? Böyle hayırlı bir proje uygulanırken kırmızı halılar serilip imkânlar seferber edilmeli değil miydi? EBCET gibi ifsat projelerine karşı Milli Eğitimin direnç gösterip içinde barındırmaması gerekirken 5-6 yıl boyunca uygulanıyor. Böyle hayırlı çalışmalar ise sanki yeterince desteklenmiyor. Eğitimin tam manasıyla milli ve yerli olması gerekir. Milli olan eğitim, Kur’an ve sünnet ile iç içe olmalıdır. Kur’an’dan kopuk, İslam’dan uzak bir eğitim hiçbir zaman yerli ve milli olamaz.

Eğitimin yerli ve milli olmadığı bir toplum her zaman içten hıyanete uğrar. Zaten İslam toplumlarının en büyük problemi bu değil mi? İsmi, rengi bize benzeyen ama kalbi bizden ayrı olan, fikriyatı halkından uzak olanlarca hep ihanete uğramadık mı? Kalbi, özü, fikri Kur’an ile nurlanmış, Allah’ı ahret gününü hesaba katan, yeryüzünde ilahi adaleti tesis eden bir nesil yetiştirebilme duası ile…