• DOLAR 34.336
  • EURO 36.403
  • ALTIN 2839.031
  • ...

Yarın 10 Muharrem Aşura günüdür. Bugün de geçen hafta da dediğimiz gibi birçok tarihi olay olmakla beraber İslam Tarihi için Hz. Hüseyin`in Kıyamı ve şehadeti tüm olayların rengini değiştirmiş. Biz de bu vesile ile üç şahsiyetten bahsetmek istedik.

İlk olarak Kerbela`da şehit olan Resulullah`ın o tatlı torununun hikâyesini anlatalım. Recep ayında Medine`den ayrıldı. Çünkü Medine valisi, Yezid gibi İslam`dan uzak bir yaşamı olan birisinin hükümetini kabul etmesini, meşru görmesini istiyordu. Medine`den tüm aile efradı ile ayrılan bu 60 yaşlarındaki adam, ardı sıra Allah resulünün bütün aile efradını ardına takmış Mekke`ye gidiyordu. Yola çıkan bu kafileye katılmak isteyip de kocasının engeli ile karşılaşan bir kadın da vardı, Zeyneb-i Kübra. Kocası, Hz. Hüseyin`in ölüme gittiğini söylüyor ve bu yolculuktan uzak durması gerektiği konusunda son derece ısrar ediyordu. Ama bu Zeyneb`ti. Nübüvvet ağacının meyvelerinden biriydi. Kader-i İlahinin yüklediği bir vazifesi olduğunu bilen bir Zeyneb. ‘Ey Abdullah! Babam beni sana nikahlarken ‘Bu kızımı sakın ola Hüseyin`den ayırmayasın. Bu şartı unutmayasın.` Sözünü alarak nikahlamıştı.`` Dedikten sonra Abdullah bin Cafer artık ısrar edemedi. ‘Ama çok tehlikeli bir yolculuğa gidiyorsun Zeyneb` diyebildi. Zeyneb, yanına iki babayiğit oğlunu da alarak çok sevdiği abisi ile beraber yollara düştü. Önce Mekke`ye gittiler. Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce`nin ilk on gününe kadar Mekke`de kaldılar. Herkes Hac ibadeti ile meşgulken Ehl-i Beyt-i Mustafa, bu yıl hac yapmıyordu. Kufe diye bilinen ordugâh şehrin yolunu tutmak için hazırlıklarını yapıyordu. Tüm ümmetin gözüne baka baka Kerbela`nın yolunu tuttu Hz. Hüseyin. Bazı önde gelen şahsiyetler sadece ‘Gitme Hüseynim` diyorlardı. Ama Ehli Beyt-i Mustafa`nın en güzide adamı, büyüğü olan Hz. Hüseyin diyordu ki: ‘Ben azgınlık, ifsad, zulüm yapmak ve makam elde etmek için Medine`den ayrılmadım. Ben dedemin ümmetini ıslah etmek, ma`rufu emredip münkerden nehyetmek, dedem Resulullah ve babam Ali b. Ebi Talib`in yolunu ihya etmek için kıyam ettim. Yezid b. Muaviye benden biat istemeseydi bile yine de tuttuğum yolu sürdürürdüm. ‘

Bu sözleri söyleyip gitti. Kerbela`da yaşanan olay asırlardır İslam ümmetini ağlattı. Ama ağlattıkça da emri bil maruf nehyi anil münker görevini hatırlatan bir misyonun olması gerektiğini aile efradı ile beraber can veren Ehli Beyt-i Mustafa`nın ciğerpareleri bizlere öğretti.

Aslında Muharrem ayında Hz. Hüseyin ve ailesini okumalı, anlamalı ve anlatmalıyız. Hicri yılın ilk ayı bizim içimizde kötülüğe ve zulme karşı bir öfkemizin olduğunu hatırlatmalıdır. Zeyneb-i Kübra`nın Kerbela olayından sonra evine gelişinden bahsedelim. Zeynep kapıyı çaldı. Kocası Abdullah kapıyı açtı. ‘Buyrun, ne istediniz teyze?` Diye sordu. Zeynep kapıyı iteleyip içeri girdi. Abdullah sinirli bir şekilde` be kadın ne diye evime izinsiz girersin? Çık dışarıya!` dedi. Zeynep biraz daha umursamaz bir tavırla saçlarını açtı. Bembeyaz saçlardı. Gözlerini kocasının gözlerine dikti ve uzunca baktı. Abdullah ağlamaklı bir sesle ‘Zey- Zey-Zey-nep sen misin? Vah Zeynebim! O simsiyah saçların ne kadar da ağarmış, ne kadarda yaşlanmışsın! Vah Zeynebim!` dedi ve hıçkırarak ağladı. Biz de ağladık Zeyneb. Allah sana, koruyup da muhafaza ederek Medine`ye geri getirdiğin Hüseyin`imizin yetimlerine, mazlumluğunuza ağladık. Dualarla Medine mescidinde ağlayan Sahife-i Seccadiye`nin yazarı Kerbela`da sağ kurtulan o bağrı yanık Ali b. Hüseyin`e ağladık. Sahife-i Seccadiye`yi okuyup imanın lezzetini alarak Zeynelabidin`e ve babasına ağladık.

Rabbim Ali Beyt-i Mustafa`yı anlamayı, tanımayı ve onlara benzemeyi hepimize nasip etsin der, hepinizi Allah`a emanet ederiz.