• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Erken seçim kararı ile ülke gündemi birden bire değişiverdi.

Bu erken seçim kararı ne anlam ifade ediyor? Niye böyle bir karar verildi? Seçimler sonucunda neler değişir? Kimler koltuğunu korur? Kimler meclise girer? Suriye, Irak, ABD, Rusya, İran denklemi, iç meseleler gibi birçok girift sorunların çözümü hepsi bu seçimlerle netleşeceğe benziyor.

 

Bir panikleme yaşayan birçok siyasi parti hemen ittifak arayışlarına girerek mevzilenmeye başladı. Ülkedeki birçok iç ve dış sıkıntıdan dolayı oy konusunda çok ciddi bir kararsızlar kitlesi vardı. Muhalefet, bu kararsızları kendi safına çekmek için nasıl hamleler yaparım diye düşünürken birden erken seçim kararı ile sarsıldı. Hükümetin bu adımına açık açık da itiraz edemediler. Çünkü itiraz etseler kendilerine:` Hani siz seçime hazırdınız?` diye sorulmasından korktular herhalde.

 

 Bu ararda İyi Parti, Saadet, Demokrat Parti ayrı bir ittifak ile, CHP ayrı, HDP ayrı olarak seçime gireceği bekleniyor. Yani mecliste parti sayısı artacağa benziyor. Daha doğrusu sanki bu planlanıyor. Özellikle CHP`li 15 milletvekilinin İYİ Parti`ye geçiş yapması birçok kişinin ‘ACABA ÜST AKIL MI BUNLARI YÖNETİYOR?` diye soru sormasına sebep oldu. Malumunuz bu ülkede siyaset ABD`siz dönmüyor. ABD`den icazet alıp siyaset sahnesine çıkan ve ardından parti kuran birçok siyasi ile karşılaşmış bir halkız. 

 

Bu arada ABD ilk defa seçimler konusunda endişelendi. Adil bir seçim olmayacağı endişesi taşıyan büyük şeytan bu erken seçimden sanki memnun olmadı. Niye acaba? Bu ülkede ve bu coğrafyada en sinsi şeytani planların kurucusu olan ABD acaba nasıl bir oyun kurmak istiyor? Bu arada Büyük Birlik, MHP ve AK Parti birleşti. Yani ‘EVET` cephesi diye bildiğimiz cephe ile ‘HAYIR` cephesi bloklaştı diyebiliriz. Muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura nasıl taşıyabiliriz hesabından başka bir hesapları yok sanki.

 

Bu arada herkes alelacele vekil arayışına girmiş durumdadır. Evet, ülkemizin aslında en büyük problemi vekil problemidir. Bas parayı bul karayı misali bas parayı al vekâleti, gir meclise. Ondan sonra seçim için harcadığın parayı, çıkarmak için kamu mallarından çal çalabilirsen… Zaten seni koruyan birileri olacaktır. Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için hareket eden, adaleti unutmuş bir siyaset anlayışı ile uzun yıllardır yönetilmiş bir ülkede bu tür şeyler gayet tabii duruma gelmiş durumda. Çok da göze batmazsın sayın vekil adayım derler birileri.

İşte geçen gün bir 28 Şubat dönemi mağdurlarından Yusufi akrabamızı ziyaret etme fırsatı bulduk. Ne zaman bu imtihanınız biter diye sordum? O da: ‘İmtihanlar ecel gibidir. Ne zaman başlayacağı ve biteceği bilinmez. Allah-u Teala bizi burada niye tutuyor bilmiyoruz. Hikmeti nedir, ne kadar sürecek? 24 yılı doldurduk. Acaba bu bize ceza mı, mükafat mı, bizi çok mu seviyor, yoksa günahımız mı çok diye tutuyor. Bilemiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki bizim buradan çıkmamız veya kalmamız sadece ve sadece Allah-u Teâlâ`nın elindedir. O istemese bir yaprak dahi düşmez. Onun rahmini bekliyoruz.` Dedi. Tabi tüm bunları söylerken iki aylık bebeğine de ara ara kapalı camın ardından hasretle bakıyordu. 24 yıl, aile, anne- baba, gençlik, umutlar ve nicesi…

 

Bu arada Yusufi akrabama gündemi sordum. Sen ne düşünüyorsun dedim? O da ‘Cumhurbaşkanı Müslüman biridir. Ama ona doğruyu gösterecek cesur bilgili imanlı danışmanlara ihtiyacı var. Diktatörlüğe doğru gidiyor. Bak gelişmiş ülkelerde eğitim ile alakalı değişimler 5 yıl önceden haber verilir. Ve alt yapı hazırlanır sonra değişim gerçekleşir. Ama dönem ortasında TEOG ve YGS sınav sistemlerini değiştirmesinden anlıyoruz ki çevresinde kendini doğru yönlendirecek kişiler yok. Bilmek yetmiyor bir de bildiğini yöneticilere cesurca söyleyebilecek danışmanlar lazımdır.` Dedi.

 

Bir de ‘Aman ha ailelerinizi ihmal etmeyin. Ailenizi ihmal ederseniz ileride çok hayıflanırsınız ama iş işten geçmiş olur.`

 

Yazımızı bitirmeden Diyarbakır`daki Mevlid programının ihtişamını ifade edemeden geçemeyeceğim. Diyarbakır halkı gösterdi ki bu bölge Muhammed aleyhisselamdan vazgeçmez. Peygambere aşık olanları hesaba katmadan yapılacak her türlü hesap direkten geri döner. Referandumu unutmamak gerekir. Doğu ve Güneydoğudaki oylar, seçimleri nasıl da değiştirdi? İşte önümüzdeki seçimlerde de bölge insanı birinci dereceden belirleyicidir. Ama peygambere sevdalı dindar halkı eskiden olduğu gibi rahatsız eden Jitem tarzı adamlar sokaklarda peyda olmuş. Kendilerince takipler, ev izlemeleri gibi işler çeviriyorlar. Neler oluyor? Kurtlar puslu havayı severlermiş derler ama ihmallere veya göz yummalara kimse sabredemez. Bu halk zalimlerden çok çekti. Adaleti ayakta tutan yöneticilere sahip olma dileği ile…