Haklı olmak yetmiyor!
Coğrafyamızı kan gölüne dönüştüren şeytanlar devrede yine...
En az yüz kez ısırıldığımız delikten yüz birinci kez ısırılmak üzereyiz.
Gaflet mi, cehalet mi yoksa ihanet mi?
Adını sen koy!
Büyük Şeytan, Suud'u ziyaret edecekmiş.
Harim-i İsmetimizde gözümüzün içine baka baka yalan söyleyecek, dalga geçecek yine!
Aptal yerine koyacak bizi, hepimizi.
Barış ve kardeşlik mesajları verecek!
Gururumuzu okşayacak.
Beyaz Adam'ın demokratlık ve yardımseverliği üzerine martavallar okuyacak.
Şairin mısra-i bercestesi ile "Bizi kurtarmaya geldiğini" haykıracak!
Dinleyeceğiz biz de kuzu kuzu!
Zillet, illet ve acziyet içinde.
"Dejavu" olur muyuz?
Ya da "Bu filmi seyretmiştik!" der miyiz, bilmem.
Çünkü 4 Haziran 2009'da Obama aynı gerekçelerle Mısır'a yaptığı seyrüseferde dalga geçmişti bizimle.
O da aptal yerine koymuştu bizi.
"Es-Selamu Aleykum" diyerek başladığı konuşmasını Hucurat Suresi'nden bir ayetle bitirmişti.
"ABD ile İslam Dünyası'nın yarış içinde olmasına gerek yok!" demişti.
ABD ile Müslümanlar arasındaki güvensizlik döngüsünün son bulması gerektiğini dile getirmiş; masum kadın, erkek ve çocukların öldürülmesini reddettiklerini söylemişti.
Bütün bu şaklabanlıkların içinde en çok da "güvensizlik döngüsü"ne takılmıştım.
Dün, (90'larda) Ankara'da stratejik ortağımızı "Kurtarıcı" olarak ağırlayıp kemal-i hürmetle önünde el pençe dururken bizler, İncirlik'ten kalkan dost ve müttefik ABD uçakları PKK'ye kasa kasa silah ve uçaksavar yardımında bulunmuştu.
Bugün aynısı PYD ve IŞİD için yapılıyor.
Bir taraftan IŞİD'i bombalarken diğer taraftan Esed'i bombalıyor.
Bazen de yanlışlıkla(!) dost ve müttefiklerini vuruyor.
Erbaplarınca malum olan daha neler neler?
'Şeytana şeytanlık yapma!' demek abesle iştigal olsa gerek.
O halde kendimize bakalım!
Öyle bir zamandayız ki HAKLI OLMAK YETMİYOR!
ÇÖZÜM BULMAK GEREKİYOR!
Başka türlü hep beraber kaybediyoruz, aşağılanıyoruz, aptal yerine konuluyoruz!
Suriye meselesi tarihte hiç olmadığı kadar yaraladı bizi.
Hercümerç etti bütün değerlerimizi!
Şiî dünya ile Sünnî dünya arasındaki makas giderek açıldı.
Emperyalizm, İslam coğrafyasının kalbini fiilen işgal etti.
siyonist işgalci çete giderek küstahlaştı.
Üç bin yıllık "Dünya İmparatorluğu" hedefine adım adım yaklaştı.
Genel anlamda Müslümanlar Mescid-i Aksa ve Kuds-ü Şerif davasını geri plana attı.
Sulh ve selamet yurdu olan bereketli, cömert topraklarımızda her on dakikada bir çocuk açlıktan ölüyor artık.
Mülteci durumuna düşürülen masum kadınlar, yaşlılar ve çocuklar merhametsiz yâd ellerde her türlü zulme maruz kalıyor ve aşağılanıyor.
On binlerce çocuğumuz Batılı devletlerin kirli politik çıkarları ile fuhuş ve organ mafyalarının kurbanı haline getiriliyor.
Ezcümle, "Din, can, mal, nesil ve akıl emniyeti"nin ana omurgasını oluşturduğu "Daru'l-Hayat Medeniyetimiz", ölümün çok ama çok kolaylaştığı "Daru'l-Memat"a dönüşmüş durumda...
Ve saire... Ve saire...
O halde haklı olmanın zerre-i miskal hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamıştır.
Adalet, merhamet, feraset ve basiret sahibi her mü'min artık enerjisini haklılığını ispata değil, çözüm bulmaya odaklamak zorundadır!