Bir fotoğraf karesinden fırtınalar koparanlar!..
Geçtiğimiz 14-28 Mayıs Genel Seçimler öncesi altılı masanın gizli açık neredeyse tüm bileşenlerinin önemli bir gündemi vardı; HÜDA PAR..
Şimdi yerel seçimlere gidilen sürece bakıyorum da bu kez dağılmış olan altılı masa bileşenlerinin gündemi yine HÜDA PAR olmuş…
HÜDA PAR aşağı HÜDA PAR yukarı… Ne alıp veremediğiniz var diyeceğim ama anlaşılan sizin meseleniz bugünün meselesi değil!
Sizin savaşınız İslam’la ve bu kadim dinin mensubu Müslüman halkla.. Kültürü, geleneği ve tüm dilleri Allah’ın bir ayeti görüp kucaklayan anlayışa düşmansınız..
HÜDA PAR’ın Batman Belediye Başkan adayı Serkan Ramanlı’nın güler yüzü, vaatler konusunda söylemlerinin tutarlılığı, ayırım yapmaması, Batman halkının büyük teveccühüne mazhar olmuş durumda.
“Savaşa değil seçime gidiyoruz” diyerek rakiplerini ziyaret eden alışılmışın dışında bir adayı Batman halkı yıllar sonra ilk defa görüyor ve bu durum büyük bir ilgiye dönüşüyor tabii olarak..
Bu teveccüh, Batman halkını sadece oy deposu olarak gören DEM partiden çok Kandil’in sinir uçlarına dokunmuş ki..
DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan’ın adeta Pkk sözcüsü gibi konuşarak 2012’de kurulan HÜDA PAR’a yönelik 90’lı yıllar üzerinden algı oluşturmaya çalışması, Kandil’den bir yansıma olarak okundu.
Serkan Ramanlı ile DEM Parti Batman adayı Mehdi Öztüzün’ün Batman Petrolspor maçı müsabakasında birlikte verdikleri fotoğraf karesi o kadar dokunmuş olacak ki Kandil’in ateşi, kendi adayı Öztüzün’ü bile yaktı. Adamı apar topar partiden ihraç ettiler. Kendinden olana bile tahammülü yok bu kirli zihniyetin!..
‘Bir fotoğraf karesinden fırtınalar koparanların’ 90’lı yıllarda kendi yaşattıklarını görmezden gelerek sözde acılarını ama her seçim dönemi hatırlatmaları inanın bu halka pek inandırıcı gelmiyor artık.
Hâkim kanaat; sözcülüğünü yaptığınız zihniyetin, sebep olduğu bu acıları ısıtıp ısıtıp nemalandığıdır.
35 yıldır Kürt halkı için siyaset yaptıklarını iddia edenlerin, Kürt halkının inancını hiçe sayıp oylarıyla sözde Kürt siyasi hareketini getire getire sapkın gruplarla nasıl yol yürür hale getirdiklerini esefle izliyoruz.
İç savaşla boğuşan Suriye’de bir parça kanlı toprak vaadiyle ABD’nin aparatı olup “Büyük israil projesi”nin siyonist emelleri için binlerce Kürt gencini öldürtmekten çekinmeyen kirli zihniyetin Kürt halkına vereceği hiçbir hak ve özgürlük olamaz!..
Kırk yıldır sözde Kürt halkının hakları için mücadele ettiğini iddia eden Pkk/Kandil’in geldiği nokta ise; Dersim’de, Geliyê Zilan’da ve daha birçok bölgede alevi ve Kürt halkını kundaktaki bebeklerine kadar katleden zihniyetin bugünkü varisi CHP’yle yaptığı seçim ittifakı olmuştur.
Stockholm sendromu olarak adlandırılan celladına aşık olmuş hâli nasıl yorumlarsınız Ayşegül Hanım?..
Doksanlı yıllar için “Roj devêxe, bişev derîyêxwe bigre” deyimini hatırlatan dostlarınıza, güçlerinin zirvesine gelince ırkdaşları bile olsalar sırf Tevhidi bir inanışa sahip olduklarından, onlara “Ya bize katılacaksınız.. Ya bu diyarlardan gideceksiniz.. Ya da sizi öldüreceğiz!” diyerek nasıl tehdit ettiklerini de sorsanız…
Sorun sorun, çekinmeyin.. Sorun da yarım asırdır sözde, Kürt halkının hakları için mücadele ettiklerini deklare ederken her fırsatta mazlum Kürt halkını öldürmekten çekinmeyen bu kindar zihniyetin nasıl başlarının öne eğildiğini görün..
Ancak tüm tehdit ve korku iklimine rağmen gitmediler o insanlar, terk etmediler vatanlarını.. Öldürülmelerine rağmen geri de çekilmediler; bir yanda Pkk diğer yanda JİTEM’vari karanlık yapılarla mücadele ettiler serdengeçtiler…
Peki, Ayşegül Hanım; aradan 30 küsur yıl geçmesine rağmen “Acılarının hâlâ taptaze” olduğunu iddia ettiğiniz o sözde mağdurların o dönemler neler yaşattıklarını biliyor musunuz?..
Eminim bilseniz bu kadar rahat konuşamazdınız..
Ama durun biz size söyleyelim..
Pkk’nin “Önümüzde kimse duramaz, ezer geçeriz” dediği şaşaalı dönemi..
Doksanlı yıllardan sadece bir kare...
..20’li yaşlardaki İdilli Müslüman Kürt delikanlı Muhammed Şerif’in, sırf Pkk zihniyetine katılmadığı için anne ve babasını(Anne: Xêrîya - Baba: Feqe Sabri) kurşuna dizdiler. Saldırıda Şerif’in iki yaşındaki yeğeni de kurşunlardan kurtulamayarak yaralanıyor. Anne ve babayı katleden kana susamışların hıncı dinmemiş olacak ki kısa bir süre sonra Muhammed Şerif’i de şehid etmişlerdi.
Bunun gibi daha yüzlerce cinayeti anlatabiliriz..
Siz söyleyin; sırf kendi gibi düşünmediği için öldüren bir zihniyet bir medeniyet inşa edebilir mi?
O mağdur diye tanımladıklarınıza bu olayı ve bunun gibi yüzlerce cinayeti de sorar mısınız Ayşegül hanım..
Gerçeği öğrendiğinizde bize de açıklarsınız umarım..
Acıları yarıştırmayalım ama 30 küsur yıl değil, sadece 9 yıl önce 6-7 Ekim 2014’te vahşice katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarının suçu neydi? Kurban bayramında fakire, gurebaya kurban eti dağıtmak nasıl Işid’li yapardı insanı?!.
Ama yaftayı Pkk yapıyorsa o masum gençler bir anda öldürülmesi gereken Işid’li olarak tanımlanabilirdi kirletilmiş zihinlerde..
16 yaşındaki Yasin’in acısını nasıl tanımlamalıyız Ayşegül hanım?.. 33 yıla göre ‘Acısı daha taptaze’ olup 9 yıl önce evladını Pkk’nin katlettiği Hatice annenin acısını tarif edebilecek bir cümleyi de duyar mıyız sizden?..
Peki ya kendi çocukları Avrupalarda okurken, binlerce Kürt gencini dağlara kaçırtıp askerle çatıştıran, öldürten veya infaz edilmelerine sebep olanların kapılarında bir umut evlatlarının geri dönmesini bekleyen anaların acısı ne olacak?
Yarıştırmayalım acıları ama hangi acılar taptaze duruyor, bi vicdanınıza sorun..
Ve nefesinizi boşuna tüketmeyin Ayşegül Hanım.. Nefretle söz ettiğiniz bölgenin o dindar bir avuç cesur insanlarının da ve kendinizi ayrı görmediğiniz Pkk’nin de geçmişini çok iyi biliyoruz.