Çöl Arslan’ı Ömer Muhtar’ın ruhu Gazze’de direniyor
Yıllar önce yönetmenliğini Mustafa Akkad’ın yaptığı ‘Çöl Arslan’ı Ömer Muhtar’ filmini izlemiştim.
O yıllarda izlenebilecek film bulmak çok zordu. Önemli gün ve gecelerde ‘Çağrı, Ömer Muhtar’ gibi bazı filmler TRT’de yayınlanırdı.
Defalarca izlememize rağmen bu filmlerin gösterilmesini sabırsızlıkla bekler, her seferinde bıkmadan izlerdik.
Filmde İtalyanların Libya’yı işgal etme planına karşın bir medrese hocası olan Ömer Muhtar adındaki hocanın şanlı direnişi anlatılırdı.
İşgalci İtalyanlar, her ne yaptılarsa Ömer Muhtar liderliğindeki mücahitlerle başa çıkamazlar.
En iyi yetişmiş general ve askerlerini, en modern silah ve teçhizatlarını, her türlü fitne ve fesadı denemelerine rağmen mücahitlerin direnişini kıramaz ve halkın onları sahiplenmesine engel olamazlar.
En sonunda ki önemli bir kesimi göçebe olan Libya halkını zorunlu tehcirle çölde kurdukları kamplarda toplarlar.
Mücahitlerin buraya girmesine ve buradaki kamplardan lojistik destek almasına engel olurlar. Bunun için de sıkı tedbirler uygularlar.
Kampın etrafına dikenli teller çekilir, askeri kuleler yerleştirilir ve sürekli askeri devriyelerle dışarısını kontrol ederler.
Mücahitler, çölün ortasında lojistik destek almadan ayakta kalmaları neredeyse imkansızdır.
Çok sayıda mücahit, dikenli tellere takılır, içeriye girmeye çalışırken şehit olurlar.
Bu durum mücahitleri zorlar.
Nihayetinde Ömer Muhtar, bir yerde kuşatılır ve esir edilir.
Çıkarıldığı mahkemede yargılanır ve idam edilir.
…
Aynı senaryo bugün Gazze’de uygulanıyor.
450 gündür her türlü bombardıman, soykırım ve katliama rağmen direniş bitirilemedi.
Bir moloz yığını da olsa insanlar evlerini, köy ve mahallelerini terk etmediler.
Ölürüz ama evlerimizi terk etmeyiz, dediler. Ve bu sözlerine sadık kaldılar.
İşgal rejimi, bütün yol ve yönetmeleri denemelerine rağmen şeytani planlarında başarısız kaldı.
Her geçen günde onlarca asker ve ekipmanını kaybediyor ama hedeflerine de ulaşamıyorlar.
Yukarda bahsettiğim İtalyanların Libya’da yüz sene önce uyguladıkları yöntemin çok daha acımasızını işgalciler Gazze’de uygulamaya başladı.
‘Generaller Planı’ olarak duyurulan planda direnişçi mücahitlerin halktan soyutlanması, halkı Gazze’den çıkarmak için sivil altyapının ve yaşam şartlarının bitirilmesi…
Gazze halkı, çok kanaatkâr ve acılarla yoğrulmuş bir halktır. Konfor-monfor aramaz. Hayatta kalabileceği şartlar olsun, yeter…
İşgal rejimi ‘Generaller Planı’nın dünyanı gözleri önünde acımasız bir şekilde uygulamakta…
Halkın sığınabileceği, okul, cami, BM binaları, aşevi, su kaynakları.. ne varsa hepsini yakıp yıktı.
Halkın ilkel yollarla yaptığı derme çatma çadırları içindekilerle birlikte acımasızca bombaladı. Kadın, çocuk dahil insanlar çadırlarla birlikte diri diri yakıldı.
İnsanların hayatlarını azami derecede idame ettirebilecek bütün yapı hedef alındı.
İnsanları tedavi etme, yaşama döndürme yerleri olan hastaneler de bombalandı, yakılıp yıkıldı.
Doktor, hemşire, hastane personelleri şehit edildi. Kimi esir edilerek infaz edildiler.
Gazze’nin Kuzeyi ve Kemal Advan Hastanesi, 75 gündür acımasız bir şekilde bombalanıyor.
İşgalciler hastane çevresini patlayıcı yüklü robotlar kullanarak havaya uçurdu. Saldırılarda 5 sağlık personeli şehit edildi. 180'i sağlık personeli, 75'i yaralı, hasta ve refakatçileri olmak üzere 350'den fazla kişi zorla alıkonuldu.
Bütün bu zulümler dünyanın gözü önünde ve ‘Generaller Planı’ çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
…
İtalyanların Libya’da uygulamış olduğu plan kısa vadede başarılı oldu gibi gözükse de orta ve uzun vadede işgalcilerin Libya topraklarından defolmasıyla sonuçlandı.
Allah’ın izniyle Gazze’de de Siyonist işgalciler hangi planı uygularsa uygulasınlar oradan kaçmak zorunda kalacaklar.
Zulüm ile abad olunanı tarih kaydetmemiştir.
Tam tersine Sünnetullahın bir gereği olarak tarih; yıkılan zalimlerin ve zafer kazanan mazlumların mücadele hikâyeleriyle doludur.