İslam, kılıçların gölgesi altındaki ahlakla en güçlü şekilde yayıldı
Rahatlığın ahlaklısı ve kişiliklisi çok olur. Ama zorluk farklıdır. Turnusol kağıdı gibidir. Adamın kaç kuruşluk bir karaktere sahip olduğunu anında ortaya çıkarır. Yalnız bugün dikkatinizi bununla beraber daha farklı bir meseleye çekmek istiyorum. O da zorlukla beraber ellerinde güç, kuvvet ve imkan bulundurma meselesidir.
Kişiliksiz, karaktersiz, fikirden yoksun ve değerleri zayıf bir yapı veya kişi zor dönemlerde ellerinde güç bulundurur ve fırsat devşirirse, vay o dünyanın haline! Yakarlar, yıkarlar ve tarumar ederler. Moğollar, Siyonistler, emperyalistler ve bin bir (…)izimler gibi…
Bunların hayvan severliğinden, insanperestliğinden, kadın ve çocuk perverliğinden, hak düşkünlüklerinden, özgürlük çığırtkanlığı ve demokratlıklarından dünya çatırdıyor neredeyse! Binlerce kurum ve kuruluşlarıyla ve binlerce demeçleriyle hepsi insanlık abidesi adeta!..
Ama güç ve kuvvet ellerinde olduğu halde sıkışıp zora düştüklerinde insanlık alemi insan olmaktan utanır. Sınırda tekmelenen, kışın ortasında denize geri sürülen ve dünyanın gözleri önünde katledilen mülteciler ve kıyıya vuran Aylan bebekler gibi. Göz ve ten renklerine, dinlerine ve görüşlerine göre ayrılan dünya mazlumları ve Afrika’da kurulan insan ticaret merkezlerinde satılan insanlar gibi…
Ez cümle Filistin gibi!
Üç dört tane atom bombasına eşdeğer bombalarla kadın-erkek, çocuk-yaşlı, hastane-okul demeden paramparça edildi. Yüzün üzerinde basın mensubu öldürüldü. Bebekler dünyanın gözü önünde katledildi… Bunlar açısından kişilik ve değer zaten söz konusu olamaz. Ama buna seyirci kalan özgürlükçüler, demokratlar, sözüm ona kadın ve çocuk hakları savunucuları, hayvan düşkünleri ve doğaseverlerin kaçı ses etti veya edebildi? Demek neymiş? Bunlar çağdaş dünyaya pazarlanan putlardan ve putçuklardan başka bir şey değilmiş. Ve bunlara secde etmemizi isteyen maskeli çağdaş putperestler…
Bahsettiğim turnusol kağıdına göre bunların foslukları ortada. Peki biz nasılız? Gelin, bu turnusol testine bir de biz tabi olalım. Hem de geçmişimizle beraber!
Müslümanlar güç ve kuvvet sahibi olmadan önce; binlerce işkenceye uğramış, o işkenceler altında şehitler vermiş, hakaret ve boykotlara uğramış, açlıktan dolayı deve derilerini ve ağaç kabuklarını kemirerek hayatta kalmaya çalışmış, hemen hemen hepsi evlerinden, barklarından edilmiş, vatanlarını terk etmek zorunda kalmış, bilmedikleri diyarlarda binlerce sorun ve sıkıntıyı göğüslemiş. O da yetmemiş, gittikleri diyarlarda savaşa maruz kalmışlardı.
Tüm bunlara rağmen Bedir savaşında alınan esirlerden Ebu Azze olsa gerek; “Müslümanlar hurmalarla yetinir, ekmeklerini bizlere yedirirlerdi.” Demişti. Yani kendileri en güzel yiyeceklerini bize ikram ederlerdi diyor. Yine bir savaş; Peygamberimiz(a.s.v) evlatla anayı, kardeşle kardeşi ayırmayın, diye ferman ediyor. Yine bir savaş; Müslümanları öldürmeye çalışan biri darbe alıyor ve susuzluktan kendini suya doğru çekiyor. Efendimiz yine; “Karışmayın suyunu içsin.” diye ferman ediyor. O da yetmiyor; Hayber Savaşı’nda yeni iman eden bir çobanın yanında bulunan koyunları emanet düşüncesi ile kendi ordusu açlıktan kırılmalarına rağmen Hayberlilere teslim ettiriyor. O da yetmiyor; köpek yavrularını rahatsız etmemek için orduların yönünü değiştirtiyor. O da yetmiyor; bitkilere zarar vermemek, çocuk ve kadınlara dokunmamak, din adamlarını öldürmemek ve mabetleri tahrip etmemek üzere ordusunu sürekli uyarıyor. Bırakın kadınların öldürülmesini, Hz. Bilal Efendimiz esirlerden olan bir kadını(Safiye binti Huyey) düşman leşlerinin içinden getirdiği için şiddetli bir uyarı alacaktı.
Şimdi kendilerine çektirilen bunca acı ve çileye rağmen güç ve kuvveti elinde bulunduran Müslümanların uygulamalarına bakın. Bir de özgürlük ve değer çığırtkanlığı yapan Dünyanın uygulamalarına…
Size önemli bir sır vereyim mi? İddia ediyorum; Müslümanlar ellerinde kılıç tuttukları halde gösterdikleri bu ahlaktan dolayı imanlarına vesile oldukları insanların sayısı, normal zamanda davetle iman edenlerden kat ve kat fazladır. Çünkü onca çile ve acıya ve ellerinde intikam alacakları güçleri olmasına rağmen gösterdikleri bu ahlak İlahi bir dava ve öğretilerin en güçlü kanıtıdır.
Bugün Filistin halkının mücadelesinin İnsanlığı etkilemesi ve onları bu öğretileri araştırmaya sevk etmesi gibi.
İnsanlığa yeni bir çığır açan Filistin halkının ve Mücahitlerinin bu zaferini tebrik ediyorum.
Selam ve dua ile.