• DOLAR 34.388
  • EURO 36.852
  • ALTIN 2968.442
  • ...

Özellikle Türkiye`de askerlik yapanların ciddi manada karşılaştıkları “namaza engel olma sorunuyla” ilgili askerde bulunun bir kardeşimiz sorununu şu şekilde bizlerde yazdı;

Ben askerdeyim, imam olduğum için çok şükür burada da görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Buraya gelen askerler bazen ictima saatlerinden dolayı namaza kalamıyorlar ve vakit ezan okunmadan önce bazen 10, bazen de 15 dakika önce namaz kılıp gidiyorlar. Ben de bunun uygun olmadığını kendilerine söylüyorum. Ancak kılmasalar da hiç kılamayacaklar. Bu durumda ne yapılmalı, o şekilde mi kılsınlar, yoksa hiç kılmasınlar mı? Bu sorunla, şu an askerlik yapan birçok kimse karşılaşmaktadır. Acaba namazlarını cem etmeleri çözüm olabilir mi?

Halkı Müslüman olan bir ülkede yaşadığımız halde devletin en önemli kurumlarından biri sayılan askeri ortamlarda maalesef namazla ilgili ciddi sorunların yaşandığına şahitli etmekteyiz. Yemek dualarında Allah`a “Tanrı” denilen günleri geride bırakmakla birlikte, en önemli ibadetlerimizden biri sayılan namazla ilgili de aynı hassasiyetin biran önce yürürlüğe girmesi gerekir. Resmi veya gayri resmi her kurumda günlük programlar ibadetlere göre düzenlenmeli; namaz ve oruç başta olmak üzere farz olan kulluk vazifelerimiz, programlarımıza engel görülmemelidir.

Allah`u Teâlâ her bir ibadeti sebepleri, şartları ve rükünleri yerine gelmişse veya getirilmişse kabul eder. Namazın farz olması, vaktin girme sebebine bağlıdır. Sebep yoksa namaz da yoktur. Kişi, vaktin girmediğini bildiği halde öğle veya ikindi namazı gibi farz olan vakit namazını kılarsa, kıldığı namaz tamamıyla geçersiz olur. Yani ne farz namaz zimmetinden düşer, ne de namazı nafile olarak vâki olur. Ancak namaz vaktinin girdiğini zannettiği için namaz kılar da sonrasında vaktin girmediği anlaşılırsa kıldığı namaz, nafile olur. Vakit girdikten sonra farz olan namazı tekrardan kılar. 

Dolayısıyla vaktinden önce kılınan namazın, üzerimizden farzın kalkmasıyla ilgili hiçbir mahiyeti bulunmamaktadır. “Sonradan bu namazı zaten kılamayacağım” gerekçesiyle, vakitten önce namazı eda etme diye bir ruhsat hiçbir âlim tarafından dile getirilmeyip, aksine kılınan namazın tamamıyla geçersiz olacağına dair görüşler fıkhi kaynaklarımızda geniş bir şekilde yer almaktadır.

Hastalık, yoğun trafik, önemli görüşmeler, toplantılar ve seminerler günlük hayatın olmazsa olmazlarından olmuş durumdadır. Bazen istemediğimiz halde -günlük programlarımız nedeniyle- namaz ve abdestle ilgili sıkıntıya düştüğümüz durumlar olabiliyor. Hatta namazımızı “başka çözüm yoktu” iddiasıyla kazaya bırakma cüretinde dahi bulunabiliyoruz.

Namazları bilerek kazaya bırakmak islam âlimlerinin ittifakıyla haramdır. Dolayısıyla; bir namaz kesin bir şekilde kazaya kalacaksa, takdim veya te`hir şeklinde cem edilmesi gerekir. Geçerli bir özrün bulunması durumunda cem edilebilecek namazlar yani öğle ile ikindi, akşam ile yatsı, ya öne alınmalı ya da ikinci namazın vaktine ertelenmelidir. Sahih hadislerle sabit olduğu üzere Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) seferde olmadığı halde bazı günlerde namazlarını cem şeklinde kılmıştır. İbnu Abbas (radiyallahu anhuma) derki:

"Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) hiçbir korku ve yolculuk hali olmaksızın ve yağmur yağmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı." (Müslim)

Sıhhati hususunda ihtilafın bulunmadığı ve farklı metinlerle varid olan bu hadisle ilgili birçok islam âlimi farklı görüş belirtse de hadisin zahirinden ve sahih bir şekilde delalet ettiği manadan, cem`in seferilik hali dışındaki gerekçelerle caiz olduğu manası çıkıyor. Öyle ki bu şekildeki cem`in sebebi İbnu Abbas (radiyallahu anhuma)`ya sorulduğunda “Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) ümmetine zorluk ve sıkıntı vermemek istedi” şeklinde yanıt verdi.

Seferde olunmadığı halde adet haline getirilmediği sürece zaruri durumlarda öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazları cem edilebilir. Tabi her birini seferde olduğu gibi kasr şeklinde değil, asli rekâtlarıyla kılmak gerekir. Çünkü kasr ruhsatı sadece seferilik hali için geçerlidir. İbnu Abbas (radiyallahu anhuma) derki: “Ben Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber öğle ile ikindiyi cem ederek sekiz rekât, akşam ile yatsıyı cem ederek yedi rekât olarak kıldım.” (Buhari, Müslim, Nesei)