• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İsrail terör devleti saltanatını korkular üzerine bina etmiş, ecelini erteleme adına kendince dünya üzerinde tedbirler geliştirmiş.

 Filistin topraklarında yaşayan Müslümanları kendilerine karşı güçsüzleştirmek, etkisiz hale getirmek için her türlü soykırım ve zulmü yapmayı ihmal etmemiş.

Batılı Ülkelerin siyasi, ekonomik, medya organlarında önemli derecede söz sahibi olmuş. Amerika'nın dış ilişkilerini Siyonizm belirliyor.

BM, AB, İMF ve DSÖ gibi Uluslararası kurumlarda bizzat İsrailin belirleyiciliği söz konusu. Ülkeler üzerinde bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olan kurumlarda önemli derecede lobi çalışmaları yapıyor.

BM'ye bağlı onlarca kurum, örgüt Gazze'deki insanlık dışı uygulamaları, çocukların ve kadınların maruz kaldığı korkunç koşulları, temizlik ve hijyenden yoksun sağlık hizmetlerinin içler acısı durumunu, açlığı, susuzluğu rapor ediyor.

Refah sınır kapısında utanç verici bir şekilde yardım tırları bekletiliyor. Katliamdan sağ çıkanlar açlıktan ve tedavi imkansızlığından dolayı ölüyor ya da bulaşıcı hastalıkların pençesinde kıvranıyor. Uluslararası kuruluşlardaki karar mekanizması olan Ülkeler İsrailin yaptığı katliamı destekliyor.

Batılı Ülkeleri ve karar mekanizmalarını bir ağ gibi saran İsrail, İslam Ülkelerini de ihmal etmemiş. Çünkü Ortadoğu merkezli bir dünya krallığı arzulayan, dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen İsrailin karşısında gücünü ilk çıktığı günden beridir koruyan bir İslam dini var. Müslümanlar İslam’a sarıldıkları oranda İsraile karşı nefretlerini taptaze tutan, ona karşı ferasetli davranabilecek tek millet. Fakat toprakları paramparça ve başlarındaki yöneticiler İsrail'in çıkarlarına odaklanmış.

Bir kısmı uyanık Müslüman haklar kadar ferasetli olmadığı için İsraili devlet olarak tanımış, ekonomik, siyasi ve diplomatik ilişkiler geliştirmiş. Allah'ın Müslümanların birinci derecede düşmanı olarak tanıttığı ve Peygamber katili bu kavmi dost kabul etmiş. Hem kendi ahiretini yakmış, hem de Ülkesini İsrail ve Amerika'nın çıkarlarının korunduğu bir üs haline getirmiş. O yüzden müstekbirlerin zulmü altında tüm haklarından yoksun bir şekilde inim inim inleyen İslam alemi için bir adım atamıyorlar. Çünkü iş işten geçmiş. Elini verdiği terörist rejime sadece kolunu değil Ülkenin tüm bedenini kaptırmış.

İslam toplumlarının bir kısım yöneticileri ise zaten İsrailin çıkarlarını koruyan ajanlar. Onların İslam ve Müslümanlar gibi bir derdi yok. İsrailin Müslüman halk tarafından eleştirilmesini dahi kabul etmiyorlar.

Kendi ecelini ertelemek için dünya üzerinde bu kadar hegemonya kuran İsrail bunlarla yetinmemiş. Demir kubbe diye her an bir yerden atılabilecek füzeyi anında havada imha edecek yüksek teknoloji gücüne sahip bir sistem kurmuş. Uçan kuştan haberi olan MOSSAD ağını oluşturmuş. Üstelik dünyanın en teknolojik silahlarına sahip ve başta Amerika olmak üzere Batılı Ülkeler gemilerle, uçaklarla Siyonistlere savaş malzemesi taşıyor.

Fakat geleceği için bu kadar tedbir geliştiren İsrail bir avuç mücahide yeniliyor. Hatta yenildiğini Netanyahu dışındakiler itiraf ediyor. İsrail günde yüzlerce kadın çocuk öldürüyor, yaralıyor fakat henüz Kassan Tugaylarına bir zarar vermiş değil. Attığı tonlarca bomba, insan bedenini diri diri yakan fosfor bombaları mücahidlerin gücünden hiçbir şey eksiltmiyor. Hele yaralı, evsiz, dondurucu soğuklarda açıkta kalan Gazze halkının direniş ruhundan, moralinden, sabrından zere kadar eksilme yok. Allah’ın yardımı Filistinle, Kassam mücahitleriyle. Bu kendi din adamları da itiraf ediyor.

Netanyahu İsrail devletinin ömrünü 100 yıla kadar uzatmak için elinden geleni yapacağını söylese de gidişat tam tersi görünüyor. İşgal ettikleri toprakların her tarafından 'Savaşı kaybettik. Geri çekilelim' sesleri yükseliyor. Siyonist halk ayaklanmış ve yaşadıkları hezimetle birlikte iç kargaşanın içinde boğulmuş vaziyette.

Hiçbir Yahudi Devleti Haşmonayim Devleti kadar uzun yaşamamış. Onun ömrü de sadece 80 yıl. 1948'de kurulan Siyonist devlet 76'ıncı yılına girdi. Sonu geliyor elhamdülillah.

Biz durduğumuz yere bakalım. Kimin nerede durduğuna bakmayı da ihmal etmeyelim ki geleceğe dair doğru adımlar atabilelim.