• DOLAR 32.459
  • EURO 34.652
  • ALTIN 2391.405
  • ...

Afganistan öyle bir coğrafya ki tarihinde büyük güç mücadeleleri yaşanmış bir ülkedir.  Buna rağmen Ortadoğu ve Orta Asya’daki ülkelerin çoğunda olduğu gibi dışardan alınan kararlarla kurulmuş bir devlet değildir. Afganistan 20. yüzyıldan itibaren sırasıyla İngiltere, Sovyetler Birliği ve ABD tarafından işgal edildi ve bu küresel güçler Afganistan içerisinde işbirlikçiler edinirken ülkede büyük bir fitnenin tohumlarını da ektiler.

Fakat tüm bu ayrılık tohumlarına rağmen Taliban’ın kuruluşu ve kısa bir zamanda bu kadar taraftar toplanmasının ciddi şekilde araştırılması gerektiğini düşünüyorum.  Evet, Afganistan’daki rejim değişikliğiyle ilgili çok şey yazıldı.  İslam Emirliği olarak ilan edilen yönetim şekli tüm devletler tarafından dikkatlice izlendi ve hala izleniliyor. Ve İslam Emirliği olan yeni yönetim şekli birçok kişinin olumsuz ön yargılarını kırmıştır.  

1994 yılında Molla Muhammed Ömer tarafından kurulan bu İslami hareketin katlamalı olarak destek alması neye bağlanılabilir? Başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel algılarla onlara karşı her türlü iftiralara rağmen bu desteği nasıl alıyorlardı?  50 kişilik medrese öğrencileriyle yola çıkan bir İslami hareketin 27 yıl içerisinde devleti ele geçirecek seviyeye gelmesi ve tamamıyla halk desteğini alması ciddi olarak araştırılması gerekir.  

Aslında Taliban’ın özel bir formülü yoktu. Yaptıkları tek şey; belirli bir güç seviyesine geldikten sonra ele geçirdikleri şehirlerde İslam’ın emrettiği “Can ve mal emniyetini” sağlıyorlardı.  Daha önce var olan her türlü yol kesme, haraç alma, uyuşturucu satma gibi uygulamaları kökten kesme ve bu konuda hiç taviz vermemelerindendir.  Söz konusu İslami ve insani uygulama diğer şehirler tarafından duyuluyor ve onlara olan destek daha da artıyordu. Ele geçirmek istedikleri şehirlerin halkı kendilerine tam destek veriyordu.  “Halka zorla itaat ettiriyorlar”  gibi algı oluşturmaya çalışanlar tamamıyla onların şahsında İslam’a saldırmaya çalışıyorlar. Hele “Kadın haklarını” dillerine dolayıp saldıranlar tamamıyla algı oluşturma saikıyla yapılan propagandalardır. Oysa 2016’dan beri Taliban’ın ruhani lideri olan Ahundzade, “İnsanların Taliban ideallerini isteyerek benimsemesi ve kimsenin zorlanmaması gerektiğini” ilk günden beri tekrarlıyor. Aynı şekilde İslami değerlere göre “ifade özgürlüğüne” bağlı olduklarını her seferinde yeniliyor.

Bütün bu müspet mesajlara rağmen hiçbir ülke bu yönetimi resmen tanımak istemedi. Başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkeler bu konuda sınıfta kaldı. ABD ve Avrupa ülkelerinin Afganistan’a köstek olması anlaşılabilir. Çünkü onların uyuşturucu trafiğine neşter çekilmiştir. Diğer taraftan da “İslami bir yönetimin başarılı olmayacağını” dünyaya göstermek adına her türlü saldırganlığı yapacaklardır. Tıpkı birkaç gün önce ABD’nin,  Afganistan’a ait olan 7 milyar dolara kısıtlama getirdiği ve ona el koyduğu gibi. Ancak Müslüman ülkelerin, ABD’nin burnunu sürten yoksul ve mücahit Afganlılara destek çıkmaması tarihi bir anekdot ve kara bir leke olarak alınlarında kalacaktır.