SİMİT HALKASI KAPİTALİZMİN BOYNUNA DOLANDI
Simit; un, yağ, süt, susam ve pekmezden yapılan halka biçiminde bir tür çörektir.
Simit, hemen herkesin bir şekilde beğendiği katıktır. Simit’in bir büyüsü vardır. Fakir-zengin, tok-aç herkes onu beğeniyle alır. Tok olan zevkine, aç olan da besin amacıyla; ama her türlü iştahla alır.
Simit, mütevazı bir yiyecek olarak ortaya çıkmıştır. Hem lezzetli hem besleyici hem de ucuz kabul edilir-di. Eskiden böyleydi.
Mütevazı bir yiyecek olan simit, önceleri daha çok seyyar satıcılar tarafından satılırdı.
Simidi halka şeklinde yaparlar ki kolayca kavransın. Derleyici toplayıcı olsun. Biraz çocuksu ve sevimli olsun.
Ayrıca simidin içeriğinde yer alan her maddenin ayrı bir anlamı ve de mesajı vardır.
İçinde süt var ki, insanın güzel ve temiz fıtratını temsil ediyor.
Yağ bunun besleyici, lezzetli ve sindiriminin kolay olduğunu ifade ediyor.
Pekmez simit tatlı olsun aynı zamanda insanların tatlı ihtiyacını karşılasın diye katılıyor.
Susam da ekstradan enerji ve lezzet versin bir de büyüleyicilik sağlasın diye üzerine serpiliyor.
Tabi un öğütülendir, öğüttür. Herkes bundan gerekli öğüdü alsın diye de simit undandır.
Dünya hayatında bir halkaya bu kadar lezzet ve anlam sığabiliyor, yeter ki işin sırrı ihlas ve muhabbet olsun.
Sonra simit birilerinin iştahını kabarttı. Onun mütevazılığı, lezzeti ve ucuz hali birilerinin kapitalist duygularını harekete geçirdi. Tuttular simit sarayı, simit dünyası adı altında lüks yerler açtılar. Yetmedi bunu zincire dönüştürdüler. Bu da yetmedi yurt dışına şubeler açtılar. Londra’nın, New York’un bilmem daha nerenin en lüks yerlerinde simit sarayları açtılar.
Evet, simit saf, mütevazı, lezzetli herkesin kolayca ve beğeniyle ulaşabileceği bir yiyecektir. Siz onu saraya götürebilirsiniz ama sarayda satamazsınız. Ama siz bu yiyeceği lükse dönüştürüp bundan rant elde etmeye kalkıştınız. Onu kapitalist iştahlarınıza alet ettiniz. Böyle olursa simit sizin boynunuza dolanır ve nitekim dolandı da.
Evet, efendiler bu ülkenin sosyal adalet kültürü önce yemeklerinde başlar. Zinhar bunu bozmaya kalkışmayın, yoksa daha kötüsü olur.
Simit kapitalizmin boyunduruğunu temsil eden bir halka değil sevimliliği, adaleti, şeffaflığı hatta sevgiyi ifade ediyor. Bu manada simit, bütün dünyada ilgi gören kolaya, hamburgere benzemiyor. Çünkü şeffaflık, besin değeri, lezzet ve sağlık açısından bunların eleştirilecek onlarca yönü var. Ama yapısal olarak simidin eleştirilecek bir tek yönü yok. Şeffaflıksa şeffaflık, lezzetse lezzet, besinse besin, sağlıksa sağlık tüm bu huşularda mükemmel bir standarda sahiptir.
Simidi en başta yapanlar bütün bunları düşünmüş müdür bilinmez ama Kur’an evvel emirden bu konuyu bize haber veriyor.
“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? Ve siz ‘samidunsunuz’ ” (Necm:60-61) ayette geçen “samidun” simit lafzı ile aynı köktendir; hem eğlence ve gaflet hem de süreklilik ve kararlılık anlamındadır. Bu iki zıt anlam simidin halini çok güzel ifade ediyor. Hak Teâlâ, insanların sadece gülüp eğlenmesini, simidi bir eğlence ve azgınlık aracı olarak kullanılmasını mahkûm ediyor.
Nitekim bazıları simidi istikrarlı bir şekilde mütevazı, kanaatkâr, bir hayatın aracı olarak kullanırken bazıları da azgınlık aracı olarak kullanma girişiminde bulunuyorlar. Başta gülüyorlar; fakat sonra ağlıyorlar.
İşte böyle “anti semitizm” türlü bahanelerle gündeme geliyor. Bizimkisi ise “anti simitizim”dir. Yani simit karşıtlığı ve de düşmanlığı. Kim simitik derseniz, simiti ve buna benzer besinleri kapitalist hülyalarının aracı haline getirmeye çalışan herkes…
Simit sarayı mefhumu simidin ruhuna kesinlikle uymuyor. Bunu bir kamu bankası aracılığıyla kurtarmaya çalışmak ise hiçbir siyasal, sosyal, parasal ve ekonomik gerekçeyle izah edilemez. Bu halka basit bir halka değildir, bulaşanın boynuna dolanır bizden söylemesi…