• DOLAR 32.18
  • EURO 35.025
  • ALTIN 2505.489
  • ...
Ağzı Sıkı Durun ki; Hem Hakkın Hem Halkın Emanetçisi Olasınız!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
“Birbirine güvenerek oturup konuşanlardan hiçbirisine, arkadaşının hoşlanmayacağı bir şeyi ifşâ etmesi helal olmaz.” (Hadis–i Şerif)

“Bir kimse bir şey konuşur sonra da etrafına bakınırsa bu emanettir (o söz sır olarak saklanmalıdır).” (Buhari)

Mümin ve mümine fertler; güzel ahlaklı, karşıdakine güven veren, ağzı sıkı ve iyilik yapmayı Allah’ın bir emri olarak ömrüne mihver yapanlardır. Hayat; bu özellikteki dostlar, komşular, akrabalar ve yol arkadaşlarına sahip olmakla kolaylaşır ve güzelleşir. Mümin ve mümine insan bu vesile ile kendini güvende hisseder.

İnsanda bulunan kıymetli hasletlerden biri ağzına hâkim olma, gereksiz konuşmalardan kaçınma ve sır saklama hasletidir. Bu vasıflar, bir yönüyle ferdi gıybetten korurken, diğer yandan İslam’a hizmet için mensubu olduğu yapının zarar görmesini engeller. Hayatın günlük akışında ya da mücadele sahasında karşılaştığımız insanlarla olan doğal münasebet, bilgi alışverişi veya sıradan bir dertleşmede dahi bu vasfı çokça aramış, ağzımızdan çıkan sözün muhafaza edilip edilmeyeceğinin hesabını yapmak durumunda kalmışızdır. Ketumluğundan emin olduğumuz insanlarla birlikte olduğumuzda ise bunun rahatlığını yaşamış, bu vasıflara sahip kardeşlerimizin ayrıcalığını sürekli hayırla yâd etmişizdir.

Kadın–erkek, genç–yaşlı ayırımına gitmeden, her bir şahsın bu vasfa haiz olması gerektiğini söyledikten sonra, Müslüman kadın açısından sır saklayabilme özelliğine sahip olmanın birçok alana taalluk ettiğini, bunu birçok açıdan ele almanın mümkün olduğunu görüyoruz.

Müslüman bacılarımız, Allah’ın adını yüceltmekle vazifeli birer memurdurlar. Her vazifenin ifasında, aşikâr yapılan işler olmakla beraber herkese açık olmayan işler de vardır ebette. Bu; şahısların maslahatı, davanın maslahatı, o işi yapan camianın maslahatı gibi birçok faydayı beraberinde getirecek bir gereklilik olabilir. Dava yükünü sırtlayan şahıs, tüm bu maslahatları gözetmek zorundadır.

Bununla, evvela Allah’a karşı sorumluluklarından birini yerine getirmiş olur ki bu zaten en büyük neticedir. Allah Azze ve Celle, gizli aşikâr her şeyi bilendir. Ayrıca Rabbimizin bize ayan kıldığı işleriyle beraber bizden gizlediği işleri veya işlerine ait halleri vardır. Vakti zamanı gelince bildirir ve gösterir. Hatta bize ait halleri de gizler, örter. Burada bilinmesinde fayda umulmayan ya da bilinmesinin zararlı olduğu meseleleri gizlemenin, örtmenin güzel bir vasıf olduğunu fehmedebiliyoruz.

Hz. Ali; “Gizli hallerimi açığa çıkarıp da beni mahcup etme!” diye dua eder, Allah’tan sırlarını saklamasını ister. Dolayısıyla bir insan sırlarının saklanmasıyla kendisini güvende hisseder ve bu özelliğe sahip dostlarla birlikte olmayı arzular.

Sır saklayan insan, içinde bulunmuş olduğu camiaya karşı da sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Peki, neleri gizlemeliyiz? Sır olarak saklayacağımız şeyler sadece “bunu kimseye söylememelisin” kaydıyla verilen vazifeler midir?

Bu soruya evet, cevabını vermek eksik bir yanıt olacaktır. Gizli kaydıyla verilen vazifeler, eş–dosta verildiğinden haberdar olunan vazifeler, istemeden kulak misafiri olunup da işitilen bir takım konuşmalar ve hadiseler, kendisine bir şey söylenmediği halde yayılması durumunda neticesinden endişe edilen durumlar sır olarak saklanması gereken mevzulardandır. Kadınların hislerinin fıtraten güçlü olması bakımından özellikle son söylediğimizin, bacılarımız tarafından daha bir dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz.

Yani, etrafınızdakilerin niyetlerini, ruh hallerini ya da onlar vesilesiyle söylediklerinizi duyabilecek kimselerin kendilerine ait olmayan bir bilgiyi edinmekle neler yapabileceklerini hesaplayabilmeli, yerine göre lafı gediğine koymalı, susmanız ve gizlemeniz gereken yerlerde de söze son verebilmelisiniz.

Sır saklayan insan, aynı zamanda kendine karşı sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Sır saklayabilen insan muteberdir. Sizler kendinize verilen sözlü emanetlere sahip çıktıkça, gözünüzle gördüğünüzü –gerekmiyorsa–dile dökmekten sakındıkça, hak nazarında ve halk nazarında eminsiniz, erdemlisiniz. İnsanoğlu kendisini yetiştirmek, geliştirmek böylece tekâmül etmekle görevlidir. Konuşma kabiliyeti ile yaratılan insan bu melekesini akıl terazisinde tartarak bazen söyleyip bazen gizlemeyi öğrenmekle ve bunu ifa etmekle tekâmül yolunda bir adım daha atmış olur. Bu da kişinin kendi nefsine karşı yükümlülüğüdür.

Daha küçük yaşta olan oğlunu Peygamber Efendimizin hizmetine adayan Ümmü Süleym ile oğlu Enes b. Malik’ten çıkaracağımız büyük dersler vardır. Enes’in o küçük yaşta kendisine Hz. Peygamber tarafından verilen bir işi annesinden gizlemesi, annesinin de oğlunun bu davranışını takdir ederek oğluna Peygamber Efendimizin sırlarını hiç kimseye söylememesi gerektiği yönündeki tavsiyeleri malumunuzdur. Enes’in bu güzel davranışı ve inceliği daha önce annesinden müşahede etmiş ve öğrenmiş olması muhtemeldir.

Okuyucularımızın birçoğunun bu konunun yabancısı olmadığını biliyoruz. Her biriniz çok kritik zamanlarda hizmetinize ait gizli kalması gereken birçok şeyi saklamakla davanızın selametine katkı sağladınız. Kimi zaman baskı ve eziyet dahi size bunun aksini yaptıramadı. Öyle ki Enes b. Malik örneğini yaşatan çocuklarımız dahi çoktur. Bunun örneklerinden biri 12 yaşlarında bir kız çocuğu… Babası ve birkaç arkadaşı o dönemin dikta rejiminin zulmüne uğrayınca gözlerden uzak bir yerde kalmaya başlıyorlar. Böyle olunca bir süre alışverişlerini çocukları yapmak zorunda kalıyor. Bir gün bu çocuk kolluk güçleri tarafından durdurularak kendisine ailesi hakkında sorular soruluyor. Çocuk, halasının evini göstererek halasıyla beraber yaşadığını söylüyor. Ne yazık ki kapısına gidilen halası korkudan çocuğu tanımadığını söylüyor. Bir süre şiddetle dövülen kızı, halası korkudan dolayı sahiplenmiyor. Tabi bu arada çocuk da babasının kaldığı eve yönelik tek kelime konuşmuyor. Bir süre sonra ninesinin evi aklına geliyor. Bu defa kendisini tutanları oraya yönlendiriyor. Ninesinin kendisine sahip çıkıp, “torunum benimle yaşıyor” demesi üzerine çocuk serbest bırakılıyor.

Bacılarımızın sosyal münasebetlerde de bu hususu ihmal etmemesini istiyoruz. Evli bayanlar eşlerinin sırrını saklayabilsin ve evinin mahremiyetini muhafaza eden birer hanımefendi olabilsinler. Bir genç kız evlenince ikinci bir aile daha edinmiş olur. Ailenin yeni ferdini, yeni evlenmiş olan kızımızın da yeni ailesini kabulü birtakım tecrübeler neticesinde gelişir. Bunlar çoktur ve zikredileceği yer de bu yazı değildir. Ancak ağzı sıkı olabilme buradaki esaslardan biri olduğu için değinmek istedik. Evin özel meselelerinin dışarıda konuşulduğunu işiten ailenin, yeni ferdi kabulü, güven tesis edene kadar ertelenecektir.

Allah Resulü (SAV) bir hadislerinde “Allah katında en kötü insanlar birbirlerinin sırlarını muhafaza etmeyen eşlerdir” buyurmaktadır. Eşinizin sırlarını saklamanız sizi Allah katında yüceltirken, akrabalarınız ve yakın çevreniz nezdinde olgun ve yüksek seciyeli kadınlardan sayılmanıza vesile olur.

Bütün bacılarımızı, her alanda konumunun hakkını veren ümmetin birer temsilcileri olarak görmek isteriz.

Son olarak, Gazzeli anneler, bacılar ve yavrularımızı selamlıyoruz. Sabırları, mücadeleleri ve fedakârlıklarını takdirle anıyor, Rabbimizden tez zamanda Mescid–i Aksa mücadelesini İslam zaferiyle sonuçlandırmasını niyaz ediyoruz.

Allah’a emanet olunuz.

Başyazı / Nisanur Dergisi - Ağustos 2014 (33. Sayı)
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir