Bir çekirdeğe/tohuma ilahi irade tarafından toprakla buluştuktan sonra yeşerip bitme, filizlenme, dal budak salma, çiçek açma ve meyve verme istidat ve kabiliyeti yüklenmiştir. Tüm canlılar gibi bir bitkinin tohumu da fıtrat, yaratılış kanununa tabidir. Genleriyle oynanan bir bitkinin tohumu asli hüviyetini yitireceği için toprakta çürür ve bitmez. Tıpkı birer çekirdek veya tohum işlevi gören fıtrat kanunu da bozulduğu vakit, insanoğlu hayrı ve doğru olanı algılamaktan mahrum kalır. Allah celle ve celaluhu, kullarına zerre kadar zulmetmez. Bütün insanları, fıtrat itibariyle eşit olarak yaratmış, her birinin özüne Allah'ın varlığını idrak ve kabul edebilecek bir cevher yerleştirmiştir. Ancak bu cevherin üstünü hırs, hased, tamah ve dünyaya bağlılık toprağıyla örtersen fıtrat dejenere olur, hidayeti kabul noktasında da nakıs kalır.

Hidayeti kabul etmeye müsait tabiatları dejenere olmuş, zihniyeti bozulmuş ve üzerlerine ölü toprağı serpilmiş insan tiplerinin empati yapıp ezilmiş ve zaafa uğratılmış mazlumların derdiyle dertlenme, onlara umut olma ya da hayat bahşetme gibi bir dertleri yoktur. Hem terör devleti israil ve en büyük hamisi büyük şeytan Amerikan’ın Filistin topraklarında sergiledikleri vahşet, yaptıkları zulüm ve soykırım tablosu karşısında üç maymunları oynayıp; “Görmedim, duymadım ve işitmedim”, diyenlerin vicdanı, imanla cüzdanları arasına sıkışıp kalmışsa ne yapılabilir ki? Bu zevatın rahatlarından ödün verip bir an olsun sırça köşklerinden başını uzatıp gasıp Siyonistlerin camına taş atma cüretinde bulunacaklarını, ticaretlerini kesip Filistin ve Gazze için taş üstüne taş koyacaklarını, onlar için bir şeyler yapacaklarını umuyorsan yanılıyorsundur.

“…Onların kalpleri var, fakat anlamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler. …Onlar gaflet içindedirler…”

Bunlar zulme sessiz ve bigâne kalanlar, gün geçtikçe etraflarını kuşatan Siyonizm tehlikesini gördükleri halde umursamayanlardır. Filistinli ve Gazzeli mazlumların başından geçen olaylardan habersiz yaşayanlar, Suriye ve diğer İslam beldelerinde cereyan eden mevcut hadiselerin seyrinin yarın nereye evrileceğini, ümmet için ne felaketler barındırıldığını kestiremeyenler, siyasi konjonktürü iyi okuyamayanlar, algıları yönetilen ve ferasetten yoksun Müslümanlardır. İşte bunlar, gereği kavramak için kalplerini, gözlerini ve kulaklarını açmadıklarından hayatın önünden aldırmadan geçip kalplerini onun asıl anlamını ve amacını kavramak için kullanmadıklarından, gözleri hayatın manzaralarını ve gerçeklerini görmediğinden, kulakları hayatın duygularını ve mesajlarını derleyip toplamadığından, değerlendirmediğinden…

Hakikatle yüzleşmekten istediğimiz kadar kaçınalım, bu şey değişmeyecektir. Kaldı ki güneş balçıkla sıvanmaz. Algıları yönetilmeyen, fıtratı dejenere olmamış, aklıselim düşünen bir Müslüman, akıtılan kanların, ödenen bedellerin boşa gitmediğini biliyor. Hiç aklınız alıyor ve kalbiniz tatmin oluyor mu ki bu dünyadayken fesadın tohumunu ekmiş ve o fesad asırlarca sürerek diğer kuşakların da binlercesinin hayatını mahvetmiş, böyle bir insan sıradan bir böcek gibi ölsün, yok olsun ve hiç kimse ondan yaptıklarının hesabını sormasın.

Yine hayatı boyunca doğruluk, hak, adalet ve barış için mücadele etmiş ve yolda eziyetler çekmiş ve kendi canını ortaya koymuş bir insan/topluluk da karınca gibi ölüp ödediği bedellerin mükafatını alamadan yok olup gitsin, bunu aklınız alıyor mu?