“Dost” genelde karşıdaki insanları işaret eden bir kavrammış gibi algılanır ama aslında “dost” kavramı insanın kendini tanımlama şeklidir. Çünkü arzuladığın, erdemli kabul ettiğin ilkelerini “dostların” üzerinden ilan edersin. Mesela “hırsız olduğu bilinen birine, hırsızlar bile “dostum” demez”. Çünkü tanımın sivri ucunun kendine döneceğini çok iyi bilir. Ama mesela cömertliği ile meşhur olana, göğsümüzü gere gere, “o dostumdur!” deriz. Çünkü o kişi üzerinden kendimizi tanımlamak isteriz. Rabbimiz hepimizi, dostlarımız üzerinden sadece “iyilik sevgisini” ve “kötülük düşmanlığını” tanımlama ahlakı ile donatsın inşallah.
“Dost” kavramı üzerinden “ahlaki” ölçütlerini ilan etmenin yanında, “menfaat” veya “güç” devşirme çabası da vardır. Ama bunu ikinci, üçüncü değerde olmayı veya ucundan bağlanmayı kabul edecek kadar silik kalmayı kabul edenler yapar. Mesela “Kahyalık”, Ağa'nın üstünlüğünü kabul etmektir. Sonra daha alt kademede gördüğü marabaların biraz yukarısında, Ağa'nın gücünün gölgesinde oturmaya çalışmaktır. Rabbimiz hepimize, “gücü, en güçlü olan Allah'tan başkasında görmeme bilincini” bahşetsin inşallah.
Kendimizi tanımlarken, zihnimizin içinde var olan etkin ahlaki ilkelerin dokümanlarını zihnimizin fotokopisinden çekeriz. “Dostum” kavramı ise değerlendirme, ölçülendirme sürecinin son mührüdür. Onaylama sürecidir. Çünkü “dostum” bir seçimi temsil eder. “Dost”, onu kendinde bulduğun kişidir ve seçimi sonrası Allah katında sorumluluk yükler.
Oysa “Dost” kavramından daha yakın olanı tasvir eden “Kardeşim” tanımı vardır. Ama “Kardeşim” kavramı, zorunlu bir bağlılığın temsilidir. “Dost” kavramı gibi bir seçim sürecinin sonucunda özgür irade ile ilan edilen bir bağlılık temsili yoktur. “Kardeşlerin”, sevmek zorunda olduğun kişilerdir. “Dostların” ise, sevmeyi tercih ettiğin kişilerin seçimidir. “Müslüman Müslümanın kardeşidir”. Onu sevmek, onu korumak, onu desteklemek, ondan yana olmak zorunluluktur. İslami “Kardeş” seçiminde seçilen, kişiler değil, direk İslam inancıdır. Çünkü İslam'ın, iyiliğin yegane timsali olduğu kabulü vardır. İslam'a giriş, iyiliğin ortak arayışıdır ve dostluk, ancak ve ancak iyiliğin yükünü omuzlayanlar arasında mümkün olur. Güç, menfaat ve zevk birlikteliklerinden hakiki dostluk çıkmaz.
Yine de kimi “Dostlar” için kimi fedakarlıklar yapılabilir. Oysa “Kardeş” için ölüme gidilir. Hiçbir Müslüman, kardeşinin toprağını işgal edenleri, kendisini ve çocuklarını açlık-susuzlukla ve bombalarla öldürenleri, öldürene para, silah, koruma sağlayanları dost edinememelidir mesela. Rabbim hiçbirimizi müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmek (Âl-i İmrân/28 ayet) acziyeti içinde kalmak zorunda bırakmasın inşallah. Rabbim hepimizi, kardeşlerimiz dışında kimseyi dost edinmemekle oluşan vahdetin gücünün korumasına alsın. Böylece kâfirlerin bütün kötülüklerinden korunma (Âl-i İmrân/118 ayet) zırhı ile korusun inşallah.
Mesela Merz’i, Tramp'ı veya Sunak’ı dost olarak gören Müslümanlar varsa bilmeliler ki onların gerçek dostu Netanyahu'dur. Ve Netanyahu'ya düşman olurken onlarla asla dost olamazsınız. Onlara “dost” demek zorunda kalıyoruz algısını verseniz bile, halkınız bu söyleminizi, “ben onlara karşı zayıf ve güçsüzüm” şeklinde anlayacaktır. Yani bu söylem her halükarda sorun çıkartacaktır.
“Kardeş” ve “Dost” isek bazen acı söyleyeceğiz. Siyasi pozisyonlar dahilinde görülse bile bazı söylemler insanın canını yakıyor. Makyavelist politikalara kurban edilmiş siyasi ahlak içinde “dost” söylemlerinin ne anlama geldiğini anlayabiliriz belki. Ama bunu seni hiç kaale almıyorum şeklinde anlaşılacak bir zaman dilimi içinde rahatça söyleyebilmek sorundur. Yemen, HAMAS, İran ve Afganistan gibi mazlum coğrafyalara kardeşim diyemeyecek kadar sistemin içinde Makyavelist politikaları içselleştirmek sorundur.
Rabbim hiçbirimizi, “dost” söyleminin zayıflığının ötesinde, gönüllü “uşak” olmaya hazır kişilerin korkusu ile seçim yapmak zorunda kalanlardan eylemesin. Çünkü gerçekten bu çok zor bir seçim oluyor.