Şaban ayının ortasına yetişmiş bulunuyoruz. Mevla’m Şaban ayını bizim için mübarek eylesin ve bizi Ramazan’a eriştirsin.
Her ayın ortasına denk gelen, ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri Eyyâmü’l-Bid olarak tanımlanır ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu günlere önem verdiği ve bu günleri oruçlu geçirdiğine dair rivâyetler vardır. Ayrıca, pazartesi ve perşembe günlerini de oruçlu geçirdiği malumdur. Berat gecesi Şaban’ın on dördüncü gününü on beşine bağlayan geceye tekabül etmektedir ve bu da bu sene Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecedir ki diğer ismiyle Cuma gecesidir. Eyyâmü’l-Bîd, Berat Gecesi ve Cuma gecesi beraber değerlendirildiğinde hayır üzerine hayır ve yine hayır üzerine hayır diye bileceğimiz bir vakit olarak değerlendirebiliriz. Peki, Berat nedir?
Berat Arapça berâe/berâet kelimesinin Türkçeleşmiş halidir ve kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması, anlamına gelir. Şaban’ın on beşinci gecesinde Müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak bu geceye Berat gecesi denmiştir. Bu geceye, mübarek gece ve rahmet gecesi de denmiştir.
Duhân sûresi üçüncü âyetinde Kur’an’ın mübarek bir gecede indirildiği buyurulmaktadır. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre burada işaret edilen gece Kadir gecesidir. Çünkü diğer âyetlerde Kur’an’ın Ramazan ayında ve Kadir gecesinde indirildiği açıkça geçmektedir. Tâbiîn âlimlerinden İkrime’nin de içinde olduğu bir grup âlim ise Duhân sûresindeki âyette Berat gecesi kastedilmektedir. Buna göre âlimler Kur’an’ın tamamının, Berat gecesi Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına indiği, Kadir gecesinde ise peyderpey inmeye başladığı sonucuna varmışlardır. Bazı müfessirler bu görüşü benimsemiş ve kabul etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s.): “Allah (c.c.) rahmetiyle Şaban’ın on beşinci gecesi dünya semasına tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar” buyurmuştur (Tirmizî, Savm, 39).
Hz. Peygamber (s.a.s.) başka bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Şaban’ın ortasına denk gelen gecede ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle’ der” buyurmuştur. (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 191). Bu hadislerin sened açısından zayıf olduğu belirtilmiş olsa da geceyi ibadet ile geçirmenin ve gündüzünü oruçlu geçirmenin ne zararı olabilir?
Bu geceye has bir ibadet olmamakla birlikte, gündüzü oruç tutulabilir. Hatta Şaban’ın ortasına denk gelen on üç, on dört ve on beşinci günleri oruçla geçirmek çok daha hayırlı ve bereketlidir. Şaban ayında hiç oruç tutmamış olanlar için bu üç günü oruçlu geçirmek bir ay içerisinde minimum üç gün nafile oruç tutma sünnetini ihya etmiş olur.
Oruçlu geçirdiğimiz gün veya günlerin iftarlarında ve ibadet ile geçirdiğimiz gecede ve hasseten bu gecenin seher vaktinde kendimiz, ailemiz, eş ve çocuklarımızın hidayet ve selameti için dua edebiliriz. Ümmetin ve hasseten Filistin ve Gazze’nin kurtuluşu için, kardeşlerimizin zulüm ve esaretten azad olması için dua edebiliriz.
Mevla’m bütün ömrünü hayırda geçirenlerden eylesin. Bu geceyi beraatımız kılsın inşallah.