• DOLAR 32.284
  • EURO 35.005
  • ALTIN 2444.464
  • ...

Bir Ramazan… Bir rahmet ayı…

Ama Yahudi kendi tabiatında bizi yanıltmadı…

Yine Kudüs merkezli saldırganlık ve yine Mescid-i Haram’ın mahremiyetini çiğneme çabası… Bu ve benzeri saldırı ve tazyikler olunca ister istemez aklımıza Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubi geliyor. Yeni Selahaddinlere olan ihtiyaç kendini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Bu mümkün mü?

Dün, Kudüs ve nice beldeler için Selahaddin gibi komutanlar ve fatihler çıkmışsa o bugün için de olasıdır. Yeter ki, Selahaddin’ler olmak veya yetiştirmek için istek, niyet ve çabamız olsun!

Selahaddin-i Eyyubi deyince ‘ilim, amel, hikmet ve siyaset adamı’ gibi güzel hasletlerle benzerine çok az rastladığımız bir İslam öncüsü profili karşımıza çıkıyor. Dostu dersen onu candan seviyor, düşmanı dersen onu her yönden takdir ediyor. Tarihi bir miras olarak paylaşalım dersen Türk, Kürt ve Arap herkes yürekten ‘Ona varisim!’ diyor. Selahaddin-i Eyyubi yerine göre takva sahibi bir abid, yerine göre donanımlı bir âlim, yerine göre cesur mücahit, yerine göre karizmatik bir lider, yerine göre adil bir kadı, yerine göre centilmen bir şahsiyet olarak bu profili tam dolduruyor.

O, orta yerde bir çaba ve inanç olunca kimliğine bakmaksızın takdir ederdi. Öyle ki Haçlılar, kendi dindaş ve liderlerinden daha çok onun idareciliği ve adaletini arzuluyordu. Selahaddin’in iktidarı dost için rahmet ve sevgi, düşman için güven ve itimat demekti. Selahaddin-i Eyyubi’yi böyle yüce ve aşkın yapan onun kendisi değildi. İslam medeniyetinin güçlü düsturlarıydı. Çünkü bu öyle bir medeniyettir ki temelinden çatısına kadar kâmil insani hasletleri barındırır ve müntesiplerine de bu hasletlerle donanmasını salık verir. Bu medeniyetin düşünce ufku zulmü, inkârı ve nankörlüğü reddeder; yerine adalet, iman ve şükür eksenli bir düşünce ufku inşaa eder.

Bugün Siyonist azgınlık nasıl acımasız ve vahşi birer katil olmuşsa dünün Haçlıları da Kudüs’ü işgal ettiklerinde elli bine yakın Müslümanı katlettiler. Kudüs’ü ve mukaddes mekânları yakıp yıktılar. İnsanların malını, namusunu iğfal ettiler. Ama Selahaddin Kudüs’ü fethedince öyle mi yaptı veya yapmalıydı? Hayır! Çünkü o yerine göre ‘kılıç’ yerine göre ‘rahmet’ peygamberi olan bir cananın can adanmışıydı.  O, Kudüs’ü fethettiğinde kimsenin can ve malına dokunmadı, değerini düşürmedi. Bugün kendine Müslüman’ım diyen yöneticiler, Selahaddin’in düşünce dünyasını inşaa eden İslam medeniyet tasavvurunu anlayıp hareket ederlerse her yanımız birer Selahaddin olur. Yok, kapıkulcu, taklitçi, kendine iktidar ama yönetmeye muktedir olamazlarsa Selahaddin erişilmeyen bir hayal ve rüyaları süsleyen bir serap olur. Onun tasavvurunu inşa eden değerleri anlayamazsak, onu da anlayamayız.

Selhaddin’i anlamak, Selahaddin’i beklemek ve Selahaddin olabilmek için şu şahsiyet ve liderlik sırları iyice özümsenmeli ve yerine getirilmelidir:

Onu Selahaddin yapan İslam birliği ideali ve Kudüs aşkıydı.

Onu Selahaddin yapan, güç, ibadet ve ahlak dengesiydi. Çünkü ahlaktan yoksun bir güç ve bir inanç, tıpkı günümüz gibi dünyaya ancak kan ve gözyaşı bırakır.

Onu Selahaddin yapan Kur'an tutkusu ve Peygamber sevdasıydı.

Onu Selahaddin yapan ‘Ya ilim öğren ya da cihad et!’ ilkesiydi.

Onu Selahaddin yapan davaya olan inancı, hedefe olan iştiyakı,  kazandıkça artan cömertliğiydi.

Onu Selahaddin yapan ibadet, adalet, tevazu ve hürmet gibi güzel şahsiyet nüveleriydi.

Onu Selahaddin yapan basit hataları büyütmemesi ve affetmesi; ama ihaneti asla affetmemesiydi.

Onu Selahaddin yapan küçük dokunuşlarla gönülleri fethetmesi, düşmana dahi güven verip eliyle ve diliyle bir emniyet limanı olduğuna inandırmasıydı.

Elhasıl Onu Selahaddin yapan İslam’dı, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı özgürleştirme azmiydi.

Ey zamane Selahaddinleri sizin de Kudüs yoluna revan olma zamanınız gelmedi mi?