• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...

2011 yılından beridir meşru halk taleplerinin terörize edilerek iç çatışmalara sürüklendiği Suriye`de yerel/bölgesel/küresel ortaklıklardan oluşan güç konsorsiyumlarınca çok değişik aşamalar denendi, türlü türlü stratejilere başvuruldu.

Terk edilen her bir aşama, yerini bir başka aşamaya bıraktı. Her yeni aşamada farklı taktikler uygulandı. Değişen aşamalar her seferinde sahadaki şövalyeler arasında yeni dostluklar, tahmin edilemeyen düşmanlıklar peydahladı. Her seferinde ittifak ve ihtilaflar bağlamında prematüre tipi paradigmalar birbirini izledi. Suriye sahası bu yönüyle bilinen ittifaklar için adeta “doğal seleksiyon” alanına dönüştü. Nice “dostlar” evrimin azizliğine uğrayarak “düşman liginde” top koşturmaya mecbur bırakıldı.

Burada uygulanan “aşamalara” vurgu yapmamızın tabii ki özel nedenleri vardır. Çünkü aşama değişikliklerine duyulan ihtiyaç, aynı zamanda başarısızlıktan sıyrılmanın en iyi bilinen taktikleri arasındadır.

Asıl can alıcı nokta ise “yeni aşamaya” geçme ihtiyacı kaçınılmaz hale geldiğinde infial üzerine kurulu “Kimyasal saldırıların” devreye konulmasında yatmaktadır. Her seferinde kullanılan kimyasal silahlar, aynı zamanda “yeni aşamaya” geçiş için çalınan düdük vazifesi görmüştür.

2011-2013 arası birinci aşama; 2013-2015 arası ikinci aşama; 2015-2017 arası ise Suriye sahasındaki çatışmalarda üçüncü aşama olarak icra edilmiştir.

Can alıcı diğer bir önemli nokta ise, yeni aşamaların startının ABD tarafından ihtiyaca binaen verilmiş olmasıdır.

Şu sıralar sahada yaşanan şartlar, ABD için uygulanan üçüncü aşamanın da artık miadını doldurduğunu göstermiştir. ABD, kendini dördüncü aşamaya geçmeye mecbur hissetmektedir.

Üçüncü aşamanın ABD tarafından belirlenen parolası “IŞİD`le mücadele” şeklindedir. IŞİD, Irak`ta saha hakimiyetini kaybetmiştir. Suriye`deki saha hakimiyetinin de sonlarına yaklaşmıştır.

ABD, IŞİD bahanesiyle Rakka`dan Ürdün sınırına kadar sarkıp Suriye-Irak arasında bir tampon bölge oluşturmaya çabalarken, Irak-Suriye birlikleri ve bunlara bağlı milis güçler tam tersine Irak-Suriye hattını kontrol ederek ABD`nin tampon bölge planlarına karşı önemli bir hamle gerçekleştirmiştir.

Bu durumda her iki taraf da birbirleriyle kesişen/çakışan planlarını uygularken IŞİD`in kontrolünde bulunan Fırat`ın güneyindeki bölgeye yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu durum, yakın gelecekte, içinde Rusya ve İran`ın da bulunduğu cephenin ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Şayet iki taraftan biri geri adım atmazsa…

Yakın geçmişte Suriye askerlerini ve müttefiklerini Tenf bölgesinde defalarca bombalayan ABD, yakın gelecekteki karşılaşma durumunda karşı tarafla ciddi bir savaşın içerisine girecektir. Bunun için de dördüncü aşamaya geçme ihtiyacı hissetmektedir.

Muhtemel dördüncü aşama, ABD`nin Şam yönetimi ve müttefikleriyle doğrudan savaşmasını öngörmektedir ve bunun için ABD etkili bir gerekçe arayışına koyulmuştur. Bugüne kadar test ettiği en iyi gerekçe olarak “Esad`ın kimyasal katliamları” göze çarpmaktadır. Bu gerekçe aynı zamanda kamuoyu desteğini peşinen garanti etmek gibi bir olguyu da içinde barındırması bakımından önemlidir.

ABD`nin hafta içerisinde Suriye`nin yeni bir kimyasal saldırı hazırlığında olduğu yönündeki kehanetinin geniş yankılar uyandırması, kamuoyunun geçmişten gelen “kimyasal hassasiyetinden” kaynaklansa da, akabinde malum kimi ülkelerin Esad yönetimini vurmak için ABD ile ortak hareket edecekleri şeklindeki aceleci beyanları, “Kendin pişir, kendin ye” tadında bir kimyasal kumpas hazırlığı endişelerini doğurmuştur.

Kimyasal silahları kullananların kimler olduğu üzerinde sürekli tartışmalar olmuştur. İşin doğrusu, kimyasal bulunduran herkes, bunları kullanma kapasitesine sahiptir. Suriye`de kimyasal silahların kullanıldığı ilk dönem, Esad yönetiminin zorda olduğu dönemler olması hasebiyle fail veya failler konusunda kamuoyunda genel bir kanaat hasıl olmuştu.

Ancak ABD`nin Şayrat üssünü vurmasının gerekçesi yapılan son kimyasal saldırının Esad ve müttefiklerinin işine asla gelmeyecek bir zamanda olması, beraberinde bir takım kuşkular getirmişti.

Şu anda ise Fırat`ın güneyi, Irak-Suriye-Ürdün hattında tansiyon en üst seviyeye çıkmıştır. Yaşananlar, ABD`nin Rakka sonrası planlarını bloke etme noktasına getirmiştir. ABD, planlarını uygulayabilmek için yeni ve doğrudan taraf olacağı agresif bir aşamaya geçmekle baş başa kalmıştır. Tam da bu noktada eski bir alışkanlık türü olarak yeniden “Kimyasal” gerekçeler üretme yoluna girmiş olması, müstakbel kimyasal katliamların faili hakkında peşinen kayda değer ipuçları vermektedir.