Müslümanları Bitiren Milliyetçiliktir!
Müslümanların birliğine, kardeşliğine, gücüne, geleceğine, saadetine, ilerlemesine darbe vuran birçok etken var; mezhep taassubu, cehalet, bağnazlık, yoksulluk, bilimsel gelişmelere ilgisizlik, rehavet ve tembellik…
Ama hiç kuşkusuz Müslümanlara en büyük darbeyi vuran şey milliyetçiliktir. Milliyetçilik İslam ümmeti için ölümdür. İslam ümmetinin vahdetinin önündeki en büyük engeldir. Müslüman dünyanın ayağına vurulmuş bir prangadır. Aynı Allah’a inanan, aynı Peygambere ümmet olan, aynı kitabı kutsal bilen, aynı kıbleye yönelip namaz kılan, gelenekleri, inançları bir olan kardeşleri birbirine düşürüp düşman eden bulaşıcı bir hastalıktır.
Geçen gün ülkemizin tanınan tarihçilerinden biri olan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın şu acı dolu sözlerine şahit oldum; “Ben 72 yaşındayım. İşte bu kitaplar içinde yaşlandım. Bütün dünyayı gezdim, varabildiğim yer; Müslümanları bitiren milliyetçiliktir".
İhsan Hoca hiç de abartmıyor. Yüz milyonluk bu memleketin huzur ve birliğine bombayı koyan milliyetçiler ve milliyetçilik değil mi? Milliyetçilik ve milliyetçiler yüzünden bu ülke bir asırdır kan kaybetmiyor mu? Büyük acılar yaşamıyor mu? Bu halk on binlerce evladını milliyetçilere kurban etmedi mi? Kardeşi kardeşe düşman yapan, Müslümanı Müslümana düşüren milliyetçilik değil mi?
Milliyetçilik öyle iğrenç bir hastalık ve sapmadır ki dinimize, namusumuza, memleketimize düşman alçak paçavraları aynı kanı taşıyoruz diye baş tacı edip bizimle omuz omuza camilere koşan din kardeşlerimizi düşman belleyip ötekileştirebiliyoruz. Kendisine karşı kurtuluş savaşı verdiğimiz işgalci düşmanın dillerini hayatımızın her safhasında kullanıp alan açtığımız halde bizimle omuz omuza vatan ve din savunması yapan kardeşlerimizin dilini bilinmeyen dil ilan ediyor, onu yasaklıyor, bu dili konuşana suçlu gözüyle bakıyoruz.
Yine her gün mukaddes kitabımızı çarşı pazarlarda, polis koruması altında yakan alçaklarla birlik olma hayalleri kurarken Müslüman komşularımızı aşağılıyor, ayrı dil ve kavimden oldukları için düşman belleyip yabancı muamelesi yapıyoruz.
Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da ve daha birçok yerde zalim, işgalci düşmana, istilacı kafirlere karşı birlik olmamızı, bir olmamızı engelleyen en önemli etkenlerin başında milliyetçilik gelmiyor mu?
Artık, barbar Batıdan, sömürgeci Fransa’dan, Haçlı artığı Hıristiyanlardan ithal edilmiş bu iğrenç hastalıktan kurtulmanın zamanı gelmedi mi? İnsan görünümlü birer hayvana dönüşmelerine rağmen, her türlü yalanı, iftirayı, alçaklığı yapmalarına rağmen; bu ülkenin huzuruna, barışına, halkların kardeşliğine alçakça saldırmalarına rağmen, hayasızca dinimize ve namusumuza el uzatmalarına rağmen; her türlü günahı, sapkınlığı, ahlaksızlığı, inançsızlığı yaymak için çırpınmalarına rağmen; bizimle aynı kanı taşıyorlar diye bu insan müsveddelerine nasıl dost olabiliyor, iğrençliklerine göz yumabiliyor, destekleyip güçlenmelerine zemin hazırlayabiliyoruz?
Bu savrulmanın Müslümanlıkta yeri var mı? Bu dinin peygamberi en büyük savaşını kendisiyle aynı kanı taşıyan insanlara karşı vermedi mi? Hem Muhammediyim deyip hem de Muhammed’in dinine en büyük düşmanlığı yapanlara aynı kanı taşıdıkları için sempati duyup dost olanlara sormak lazım; bu nasıl Muhammedilik? Bu Nasıl Müslümanlık?