• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Birkaç günlük ateşkesin ardından Siyonist terör çetesi daha vahşi ve pervasızca sivil insanların üzerine bombalar yağdırmaya başladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un suç ortaklığından yırtmak için arada bir sivil can kaybını dile getiren açıklamalarını bir tarafa bırakırsak, işgalci Siyonist çete, 6 devletten katliamlar, kural ve hukuk tanımama, insani değerleri hiçe sayma gibi konularda tam bir destek görüyor.

Almanya’nın maddi, Amerika ve İngiltere’nin askeri yardımları da devam ediyor Siyonist çeteye.

Avrupa’da, İspanya ve Belçika’dan Siyonist teröre tepkiler yükselirken, Güney Afrika Cumhuriyeti insani ve ahlaki duruşunu koruyor.

Kolombiya, Venezuela, Şili ve Bolivya tepkilerini eyleme dökerek, Siyonist rejime karşı diplomatik anlamda adımlar attılar, Brezilya, Filistin’in yanında olduğunu dile getirdi.

İslam dünyasında ise ülkeler bazında kimse adım atmaya teşebbüs etmedi.

BAE, Bahreyn ve Fas gibi ülkeler açıkça “Gazze’de yaşanan vahşetin” ticaretlerine engel olmayacağını dile getirdiler.

Türkiye’de hükümet kamuoyundan yükselen tüm tepkilere rağmen en azından ticaretin kesilmesi konusunda beklenen adımları atmadı. Hakan Fidan’ın hiçbir sonuç vermeyen yoğun diplomatik temasları sonuçta yerini çaresiz bir bekleyişe bıraktı.

Malezya ve Endonezya, “Her türlü boykota ve yaptırıma varız” dediler; ama seslerine eklenecek sesler bulamadılar.

Neticede küçücük Gazze, tarihin gördüğü en vahşi silahlarla, insanlıktan zerre miktar nasip almamış yaratıklarla, kelimenin tam manasıyla “Yedi düvelle” tek başına savaşmak zorunda kaldı.

Gazze’nin boşaltılmasından, HAMAS’ın ve destekçilerinin tümüyle öldürülmesinden söz ettiğinde bile Siyonist çete, sorgulanmadı, eleştirilmedi.

Ürdün ve Mısır’ın, Filistinlileri topraklarına almayacaklarını söylerken işgale karşı çıkmak değildi amaçları. Filistinlilerin gelişiyle iç muhalefetin güçleneceğine dair endişeleri vardı sadece.

Mahmut Abbas, vahşetin tüm şiddetiyle devam ettiği bir sırada bir tarafta işgalci terörist için Batı Yaka’daki direnişi bastırmaya çalışıyordu, öte tarafta “Gazze’yi yönetmeye hazırız” mesajı vererek ne kadar kullanışlı olduğunu dosta düşmana göstermeye çalışıyordu.

İşgalci Siyonist çete “Gazze’yi ben yöneteceğim” diyor; ama bunun işbirlikçi rejimleri, halkları karşısında zor durumda bırakacağını bilen Küresel emperyalizm buna müsaade etmeyi düşünmüyor.

Hesapları büyük ihtimalle şu şekilde…

“Oslo barış süreci” gibi bir kapı açılacak ve işgal altındaki topraklara Abbas gibi Dahlan gibi kullanışlı aparatlar yerleştirilecek.

Böyle bir durum bize eski süreçlerin de akıbetini hatırlatıyor tabii.

Akademisyen Merwan Bishara, “Filistin/İsrail Barış veya Irkçılık” adlı eserinde “Eski süreci” çok güzel tarif ediyor:

“İşte "barış süreci" diye bilinen olgu, İsrail'in tamamen kendi çıkarları doğrultusunda giriştiği bu manevraya verilen addır. Bu olguya pekâlâ apartheid adı da verilebilirdi. Oslo asla eşitlik ve uluslararası hukuk ilkeleri değil, bir güç dengesizliği üzerine kurulmuştu. Yıllar boyunca uluslararası topluluğun her türlü müdahalesini ve her türlü uluslararası konferans fikrini reddettikten sonra, İsrail sonunda mali ve siyasi açıdan tamamen iflas etmiş bir FKÖ'yü Oslo'da, tüm kozların İsrail'in elinde olacağı iki taraflı doğrudan pazarlık masasına oturmaya ikna etmeyi başardı. Bu nedenle iki taraflı anlaşmalarda yaşanan başarısızlık, esas olarak zayıf ve işgal altındaki Filistin ile dünyanın bir numaralı gücü tarafından desteklenen İsrail arasındaki dengesizliğe bağlanabilir. İsrail'in bir düşün gerçekleşmesi olarak kabul edebileceği olgu bu nedenle, Filistinliler için İsrail diktası altında tam bir kabusa dönüştü.”

Aslında “Oslo sürecine” günümüzden bakarsak ortaya çıkan tablo oldukça açıklayıcıdır.

Sürecin iki tarafındaki iki kişi de şimdi yok.

Siyonist tarafta Rabin suikastla, Arafat ise zehirlenerek öldürüldü.

Fanatik Yahudi katil Netanyahu da, ulusal soldan Abbas da tabloyu okuyor ve ikisi de çıkarları için halklarını satmaktan imtina etmiyor.

Allah’ı hesaba katmadan tuzaklar kuruyorlar.

“(Yahudiler, İsa’ya) tuzak kurdular, Allah da (onlara) tuzak kurdu (karşılık verdi). Allah ise, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Al-i İmran/54)

Yazarın Diğer Yazıları