En önemli kurumumuzun aile olduğu gerçeğini hiç kimse inkâr edemez. Bu vesileyle gittikçe çökmeye doğru yol alan bu kurumu yaşatmak, uzun ömürlü kılmak ve topluma çekirdek yapmak adına bu yıl aile yılı ilan edildi.
Dikkat ederseniz iktidarın bir soruna yaklaşım tarzı, sorun henüz gelişmekte iken veya gelişme potansiyeline sahipken müdahale etmekten çok, sorunu körükledikten sonra acil müdahale etme anlayışı var. İstanbul Sözleşmesi de bu anlayışla bir katakulliye getirildi, tartışılmadı ve ilgili kadın kuruluşlarının baskısıyla hemen kabul edildi. Sonrasında ise artan tepkiler neticesinde iptal edilmesi adeta bunun bir itirafı gibi oldu.
Sözleşmenin temelini teşkil eden 6284 sayılı kanunda da aynı evrimleşme söz konusu gibi görünüyor. Nafakanın adil olmamasında aykırı sesler artmaya başladı, ilgili konuda kanuni düzenlemeler yapmaya dair demeçler de veriliyor. Yanlışın itirafı tekrarlanıyor.
Yanlışı itiraf etmek güzeldir elbette. Lakin yanlışta ısrar etmek de yanlıştır. Toplumsal tepkiyi beklemeden toplumsal mühendislik edasıyla sosyal mimarlık yapmak, süreklilik arz eden ve inancımıza, geleneğimize zıt düşmeyen aile yapısını öncelemek ortak aklın gereği değil mi? Tıpkı caddelerimiz, mimarimiz ve sokaklarımız gibi yapboz veya deneme yanılma yoluyla toplumsal mimarilik yapmak, zamanla geri adımlar atmayı da beraberinde getirecektir. Halbuki toplumun aile yapısı devletin veya belediyelerin yapboz tahtası yahut deneme yanılma tecrübesi değildir. Aile bozulduğunda başka evrilmeler olacak, bir veya birkaç nesil yoldan çıkıp toplumu inancından ve geleneğinden uzaklaştıracaktır.
Güney Kore’yi düşünün. Budist nüfus yüzde 15 seviyesine gerilemiş. Yüzde 56 ateist, yüzde 30’a yakın da Hıristiyan olmuş. Kimliğinden uzaklaştığı gibi değerlerinden ve inancından da olmuş. Batının bizim için düşündüğü proje tam da bu.
Öyle ise iktidarın veya hükümetin aile konusunda bu aşamaya gelmeden aileye karşı olabilecek olası tüm proje, girişim veya programları denetleyecek bir mekanizmayı oturtması gerekir. İçimizde batı hayranı ve batı tipi toplum savunucuları, hele hele aile karşıtı kişi, kurum ve kuruluşların aile ile ilgili alınacak yolda görevlendirilmemesi, ayıklanması elzemdir. Yoksa kuzuyu kurda teslim eden anlayışla değil bu yıl veya on yılın aile yılı olması hiçbir şeyi değiştirmez. Özellikle sabah kuşaklarının izleyici kitlesinin kadın olduğu gerçeğini düşünürsek kadının bozulması aile yıkımını daha hızlandıracaktır. Ticaretiyle övündüğümüz dizilerin ahlaksızlığı ve ailesizliği teşvik eden, değerlerimize tamamen zıt olan senaryolarına da bir düzenlemenin getirilmesi aileyi korumanın bir başka sacayağıdır. Tüm bunlara öncülük edecek ve yolunu açacak olan yegane sorumlu elbette iktidardır. Yolu açan girişimlerle duyarlılık sahibi kişi ve kuruluşlar desteklenmelidir. İşte o zaman aile yaşar.