Selahaddîn-i Eyyûbî Hazretleri, 27 Receb 583'te, çok anlamlı bir günde Mirac Gecesi'nde Kudüs'ü fethetti.

Hicrî Takvime göre 27 Receb 583, Miladî Takvimde 2 Ekim 1187'ye denk geliyor. Dolayısıyla Miladî Takvime göre 2 Ekim, Kudüs'ün Haçlı istilasından kurtuluş yıldönümüdür.

Son iki yılda bu münasebetle HÜDA PAR tarafından kıymetli etkinlikler yapıldı. Geçen yıl ise pandemi koşullarından dolayı elektronik ortamda ama uluslararası ve çok geniş kapsamlı bir program yine HÜDA PAR tarafından düzenlendi.

Bu yıl yine 2 Ekim'de, inşaallah yine elektronik ortamda ve bu kez kurulmakta olan Selahaddîn-i Eyyûbî Enstitüsü tarafından bir program düzenlenecek. Program yine İslam aleminin dört bir yanından ve geniş katılımlı olacak. Bu yıl ise temamız Selahaddîn-i Eyyûbî ve İslam birliğidir.

Buradan aklımıza 'Kudüs ve Selahaddin'i çok konuşmuyor muyuz?' diye bir soru gelebilir. Emin olun, değil.

Kudüs, İslam alemi için öyle bir önemli ki! Adeta bir sancak, adeta bir bayrak! Onun esareti Müslümanların esaretidir, onun hürriyeti Müslümanların hürriyetidir.

Bu kadar mühim bir simge hakkında çok konuşmak bir yana, henüz tam anlamıyla konuşmaya bile başlamadık.

Konunun işlenmesi gereken yanları o kadar çok ki bir program söz konusu olduğunda neyi önceleyeceğinize şaşıyorsunuz.

Kudüs'ün 20. yüzyıldaki tarihi, dünün tarihi sayılır. Oysa biz, o kadarına dahi yeteri kadar vakıf değiliz. Filistin'de israil denen bir yapının kurulmasında Sosyalist lider Stalin'in büyük payı var, dediğinizde herkes şaşırıyor. Zira Filistin'in gençleri düne kadar Stalin'in fotoğraflarını taşıyarak israil aleyhine slogan atıyorlardı ve o fotoğraflar taşındığı sürece Filistin davası, her gün biraz daha konum kaybına uğradı.

Kudüs'le ilgili bu bilinmeme hali, Selahaddin Hazretleri için de geçerli. Selahaddin hakkında neredeyse bin sayfalık bir kitap yazan Arap bir alime, yıllar önce 'Selahaddin, nasıl yetişti? Onu yetiştiren ortam hakkında bize bilgi verir misiniz?' diye sorduğumda ne yazık ki bir ceviz kabuğunu dolduracak malumat alamadım.

Hepimizin zihin dünyasında bir Selahaddin var, hepimiz Selahaddin hakkında çok şey biliyoruz. Ama Selahaddin'den daha çok istifade etmemizi sağlayacak hususları bilmiyoruz. Selahaddin için henüz çocukların zihin dünyasında yer edinecek bir biyografi çalışması dahi yapamadık. 2011'de yayımlanan Selahaddin adlı biyografik romanım yetişkinler için bir boşluk doldurduysa da çocuklar için böyle bir çalışmamız henüz yok.

Selahaddin devri, İslam tarihinde kayıtları en iyi tutulan ve en iyi saklanan devirlerden biri olduğu halde Selahaddin ile ilgili bilgilerimiz eksik

Biri çıkıp bize 'Selahadddin, İslam'ın ikinci beş yüzyılının İslam birliğinin önderidir!' derse muhtemelen onu nutuk atıyor, zannederiz.

Yine Selahaddin'in sadece Haçlıları durdurmadığını, aynı zamanda Moğolları durduracak ordunun kurucusu olduğunu ve faaliyetlerinin bugünkü Avrupa'nın oluşumu açısından da önem taşıdığını söylesek muhtemelen mübalağa ile itham ediliriz.

Halbuki Moğolları durduran ordu, bizzat Selahaddin tarafından teşekkül edilmiş, o orduda savaşan askerler ise onun kardeşinin torunu Melikü's-Salih Necmeddin Eyyûb'a aittir. Nitekim, Aynicalût Savaşı'nı kazanan memlûk komutların isimlerinde hep 'es-Salihî' nispeti var ki o nispet doğrudan Melikü's-Salih Necmeddin Eyyûb'a ait olmayı ifade eder. Melikü's-Salih Moğolları durduran o askerlerin bir kısmını 1000 dinar gibi o günlerde neredeyse küçük bir devlet bütçesiyle satın almış, bir kısmını ise çocuk olarak pazarlardan satın alıp manevi bir evladı gibi büyütüp yetiştirmiştir.

Modern Avrupa'nın bugünkü şekillenmesinde Selahaddin'in yeğeni Melikü'l-Kamil'in büyük payı vardır. Melikü'l-Kamil, İslam tarihinin en bilge hükümdarlarından biri. Halbuki ansiklopedilerde çok farklı tanıtılıyor. Son kitabım 'Selahaddin Sonrası Eyyûbîler'de onun hakkında geniş bilgiler bulabilirsiniz. Hala da yetmez. Ondan istifade için daha çok çalışma ortaya koymak gerekir.