Tüsiad’lı gündeme değinmeden önce Ali Şeriati merhumun şu meşhur tespitini hatırlayalım: “Firavun, Karun için çalıp çırpmayı, talan etmeyi yasallaştırır, Bel’am dine uygun hale getirir. Karun, Bel’am düzenini altınla çalıştırır, Firavun ise zorla, güçle korur.”
Sadece kapitalizmin değil herhalde dünya parantezinde insanın nefsi adına konuşan kadim felsefenin de temel mottosudur: “Money talks” yani “para konuşur.”
Paranın ne adına konuştuğu önemli? Para Hz. Ebubekir’de iken öyle güzel konuşur ki, işkence altındaki Bilal’i satın alır onu Hz. Bilal Efendimiz yapar. Para Hz. Osman’da iken öyle kerim konuşur ki, bir orduyu donatır, bir şehre su kuyusu satın alır.
Para, onu Allah’a borç verenin elinde konuştukça mazluma teselli olur, yetime dayanak olur, yoksula derman olur, müminlere şevk olur olur, medrese olur, yol olur, türlü türlü güç kuvvet olur. O yüzden ne demişler atasözünde: “At sahibine göre kişner.”
Para, ehlinde değilse cebr olur, kahr olur, kırbaç olur. Belleri kırar, dilleri büker, kalpleri eğriltir, ahitleri bozar.
Tüsiad, kim adına konuşur? Elbette ki, sistemin kurucu ideolojisine katkısı ve onun kendisine katkısı bağlamında konuşur. Yani aralarında biri diğerinin olmazsa olmazı anlamında bir dikotomi var.
Canlı bünyeler gibi hiçbir ideolojinin cüzdansız, bakiyesiz, sermayesiz, maddesiz var olması ve varlığını devam ettirmesi mümkün olmadığına göre Kemalizm de ihtiyaç duyduğu parayı sadece korumakla yetinmeyecek, onu kılcal damarlara kadar örgütleyecek ve zaman zaman varlığından haberdar edecektir.
Bu ülkede hükümetler değişir, darbeler olur, ekonomik ve siyasi med cezirler olur. Ama seküler sermaye her gelişmeden bağımsız biçimde korunur.
Bugün Tüsiad’a kızanların inandırıcılığı bu açıdan sorunlu. Çünkü ülkeyi yöneten asıl vesayete bir kelime edemeyip de dalından budağından şikâyet etmek o gövdeyi büyütmekten başka işe yaramaz.
Bu yüzden hayatın bütün alanlarını Kemalizm ile inşa etmekte ısrar edenlerin laik seküler sermayenin konuşmasından rahatsız olma çelişkisini fark edenler, kendilerine yönelik sert tutumlara hiç takılmıyorlar.
Türkiye’deki laisizmin kaymağını yiyen elitlerin “seçilmiş” üstünlükleri korunduğu sürece kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen konularda yorum yapmaları halk iradesine müdahale midir? Elbette, hem de en âlâsından. Fakat Tüsiad’ın adına konuştuğu ruh, onlara sınırsız bir konfor alanı oluşturuyor. Bu sadece beyazların sermayesi değil, yargı, bürokrasi, medya, ordu ve küresel güçler gibi birçok vesayet odağı için de geçerli.
Tabi bunlarla beraber Tüsiad’ın karşılaştığı tepkinin de takdiri hak ettiği de ortadadır. “Bizim paramız var, ülkenin ihracatının şu kadarını biz yapıyoruz, bu kadarını biz istihdam ediyoruz bizi dikkate almak zorundasınız, bizim mahallemizin aleyhine adım atamazsınız” türünden yüksek dozda tehdit içeren tavır da kimden gelirse gelsin asla müsamaha ile karşılanamaz. Ülkeyi silahla biz koruyoruz, biz ne dersek o olacak diyen ihtilalcilere teslim olmak nasıl ki zillet ise, ellerindeki parayı koz görenlere de boyun eğmek meskenettir, perişanlıktır.
Maddi sermayeyi bir ülkenin idaresini değiştirecek kadar söz sahibi kılmak, bir yerde ülkedeki manevi değerlerin azaldığının da işaretidir.
Hakka dayananlara Hak Teala, kendilerine destek olacak bir halk nasip eder. Halk etrafınızda değilse, o vakit birilerine gün doğmaya başlamış demektir.
Mevlâ, parayı batıl adına konuşturanların şerrinden muhafaza eylesin.