Yaptığımız işten, işyerimizin bulunduğu yerden veya işyerimizin ufaklığından hep şikayet edip dururuz. Hâlbuki işimiz veya işyerimiz kıt kanaat geçimimizi sağlıyor. Helalinden bir kazancımız var. Belki kimileri gibi çok fazla kazanamıyoruz. Ama manevi bir ortamımız var. Yaptığımız işte en ufak bir haram emaresi yok. Ancak şeytan sürekli kışkırtıyor:
“ Sen, falan işi yapsan daha fazlasını kazanır rahat edersin. Sendeki bu becerilerle neler yapamazsın ki?” gibi nefsi dürtülerle, sürekli bizi rahatsız ediyor. Nihayetinde kimimiz, yaptığımız o hayırlı işi bırakıyor. Üç kuruş daha fazla kazanma adına farklı bir işe geçiş yapıyoruz. Ancak yeni işimiz üç kuruş fazla kazandırdığı halde, maneviyatımızdan 30 kuruş götürüyor. Eski işyerimizdeki sıcak manevi ortamı burada bulamıyoruz. Daha evvel cemaatle kıldığımız namazlarımızı, yeni işyerimizde ancak kuytu bir köşede yalnız başımıza ve hızlı hızlı huşudan uzak bir şekilde kılabiliyoruz. Daha evvel uzak olduğumuz karma ortamdan, burada işin yapısı gereği uzak duramıyoruz. Anlayacağınız eski işimize pişman olduk. Ancak geri dönebilir miyiz? Onu da Mevla bilir.
Ferdi olarak meslekten memnun olmama, iş yerinin bulunduğu yer için de geçerlidir. “Daha iyi bir yer, daha işlek ve lüks bir caddede olsak, kazancımızı ikiye katlarız” düşüncesi, bize iş yerimizi sattırıyor. Veya işyerimizin yerini değiştiriyoruz. Tabi ki taşındığımız yerde, kiralar ilkine göre beş misli daha fazla ve daha iyi kazanıyoruz. Ancak, daha iyi bir maddi kazanç için harcadığımız düşünce ve hayalimizi, daha yüksek manevi bir kazanç için yapmamışız. Caddede boş ve kendimize uygun bir yer bulunca balıklama atlayıp tutmuşuz. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış. Müşteri portföyümüz değişmiş. Muhafazakâr, örtülü, dindar müşterimizin yerini İslam`la neredeyse hiç alakası olmayan yarı giyinik bir müşteri kitlesi almıştır. Maddi kazanç bir nebze artmış. Ancak manevi kazanç için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Peki, durum her zaman böyle midir?
Yani kazancımızı artırmak için işimizi değiştiremez miyiz? İşyerimizi daha işlek bir yere taşıyamaz mıyız? İşlek bir caddede işyerimiz olamaz mı?
Bu sorulara elbette ki evet cevabını verebiliriz. Bunu yapmak en tabii hakkımızdır. Ancak manevi kazanç hesabı yapılmadan, sadece maddi kazanç üzerinden yapılan hesaplar çoğu zaman manevi geleceğimiz için bir hüsran olur.
“Gideceğim semtin halkı dindardır. Bayanları örtülüdür. Esnafı cami ehlidir. Yeni başlayacağım işim eskisine göre daha hayırlı olur gibi” kriterlerle yola çıkıldığımızda, gidilen yeni iş veya mekan kimi zaman maneviyatımızın kat kat artmasına, hatta İslami yaşantımızın doruğa çıkmasına, yeni kardeşlikler kurmamamıza sebep olabilir. Niyet iyi olunca, inşaallah neticesi de iyi olur. Bu tarz bir kazançta bereketli olur. Telaşesi, teşkelesi az olur. Kavgası, hırıltısı olmaz. Gelen müşteriye “buyur abla, buyur abe demek” aldığımız ücrete “bereket versin” demek, karşılığında da “hayrını gör” cevabını almak hakkımız olur.
Manevi kazanç düşünülmeden açılan bir marketi bir bakmışsınız iki meyhanenin bulunduğu, içkili büfelerin bol olduğu bir cadde de açmışsızınız. “Olur mu böyle bir şey?” diye bana çıkışabilirsiniz. Ama büyük şehirlerde böyle bir durum, pek ala mümkündür. Hatta emin olun beteri de mümkündür. O zaman gelen müşteri gecenin onunda ya da daha geç vakitlere kadar iş yerini açık tutanlar için, leş gibi içki kokan ağzı ile 250 gr kaşar istediğinde, haliniz ne olur? Ya da sık sık çıkan ayyaş kavgaları... Bu tarz bir yer, sizin değerlerinizle çelişiyor. Maneviyatınızı eritiyor değil mi?. Artık böyle bir yerden kurtulmak için koç mu, dana mı adarsınız. Orayı varın siz düşünün.
Hangi meslek veya iş olursa olsun. Manevi değerler ön planda tutularak seçilmeli, manevi hesap, asla maddi hesabın gerisinde bırakılmamalıdır. Bu yeni işim veya iş yerim bana maddi kazanç sağlasa da manevi kazanç sağlayıp sağlamayacağı hesabı iyi yapılmalıdır.
Her daim maneviyatınızın dorukta olması temennisi ile Allah`a emanet olun.