Bir işyerinde çalıştıracağımız bir yönetici veya işin herhangi bir kademesinde görevlendireceğimiz bir kişinin, işin ehli olup olmadığına dikkat ediyor muyuz?
İşi tevdî ederken hangi kriterlere dikkat ediyoruz?
Hangi iş olursa olsun, işi ehline, o işin eğitimini almış, tecrübe sahibi birine verdiğimiz zaman, muvaffâkiyet sağlanır. Başarılar elde edilir. Eğitimsiz, deneyimsiz ve işin ehli olmayan kişilere işi teslim ettiğimizde sorunların ardı arkası kesilmez. Gün gün, o işte gerileme yaşanır ve nihayetinde o işin akıbeti iflas olur.
Mekke`nin Fethinden önce Kâbe`nin anahtarı Osman Bin Talha`daydı. Kendisi Kâbe`nin bakımını yapardı. Peygamberimiz (s.a.v) Kabe`ye girmek istediğinde, Hz. Ali anahtarı ondan alarak Kabe`nin içine girdiler. Henüz Osman Bin Talha Müslüman olmamıştı. Peygamberimizin (s.a.v.) amcası Hz. Abbas, Kabe`nin anahtarının kendisine verilmesini rica etti. Peygamberimiz (s.a.v.) de anahtarı amcasına verince, “Allahü teâlâ, size emanetleri ehline vermenizi emreder...” (Nisa,58) ayeti indi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) anahtarı, Osman Bin Talha`ya geri verdi. Peygamberimiz (s.a.v.) “Ey Osman! İşte Kâbe`nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın. İnanıyorum ki şimdi daha güzel bir şekilde yaparsın…” buyurdu ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etti.
Bu büyüklüğü gören Osman Bin Talha Müslüman oldu. (Ayetin tamamı: “Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size en güzel şekilde öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitir ve her şeyi hakkıyla bilir.”) Görüldüğü üzere “işi ehline vermeyi” Allah (c.c.) emrediyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “İş, ehli olmayana tevdi edildiği zaman, kıyameti bekle.” “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
İşi ehline verme, aslında bir basiret ve feraset işidir. Kâinatın İftihar tablosu, her hususta olduğu gibi bu hususta da zirvedeydi. O, yanına en sadık dost olarak Hazreti Ebû Bekir`i seçerken de, Habeşistan`a gönderdiği heyetin başına Cafer b. Ebi Tâlib`i seçerken de, Medine`ye ilk mürşit olarak Hazreti Musap b. Umeyr`i gönderirken de, hicret ederken yatağına Hazreti Ali`yi bırakırken de, harp meydanında elinde kılıçlaşan sopayı Ebu Dücâne`ye verirken de, Kureyş`li müşriklerle Yahudilerin ittifakını bozma misyonunu Nuaym b. Mesut`a verirken de, başkasını değil Hazreti Huzeyfe`yi sırdaş edinirken de, Mekke`de istihbarat yapmak üzere Hazreti Abbas`ı bırakırken de ve mali mevzularda Erkam b. Ebî Erkam`ı seçerken de hep isabet etmiştir. Her birini kabiliyetlerine göre görevlendirmiş. Hepsi de işin ehli olarak ellerinden geleni yapmış ve misyonlarını hakkıyla eda etmişlerdir. Bu sayede hem o işler tam olarak gerçekleşmiş. Hem o sahabe efendilerimiz vazifelerinde başarılı olmanın huzurunu yaşamışlar. Dünya Allah Rasûlünün fetanet-i azamına bu vesile ile bir kez daha şahitlik etmiştir.
Ehil olma bazen o işin eğitimini almakla, tecrübesini edinmekle olur. Bu en tabii şeydir. Fakat bazen da ehil olmayı belirleyen şey zeka ve kabiliyettir. Aslında bütün bunların hepsi ehil olacaklarda aranır. Ama zeka ve kabiliyet, bazen yaşı da, makamı da ikinci konuma indirebilir. Yani, ehil kimsenin yaşının küçüklüğü, geldiği kademe, tahsilinin düşük olması, işe vaziyet etmesine engel teşkil değildir. Formalitelerin ağında boğulan kimseler veya toplumlar, maalesef bu sebeple nice kabiliyetlerin atıl kalmasına, nice enerjilerin heba edilmesine ve işlerin sürüncemede kalmasına sebep olurlar.
İşi ehli olmayana vermek, o işi öldürmekle eşdeğerdir. Çünkü işin hakkı verilmeyince, her geçen gün o iş kan kaybeder. Eriyip gider.
İşlerin heba olmaması için, ehline verilmesi temennisi ile Allah`a emanet olun.