İslam dini aile kurumuna çok önem vermiş ve bu kurumun korunmasını önemsemiştir. Allah Resulü aleyhi selam bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. Geriye kalan yarısı için de Allah’a karşı gelmekten sakınsın.’’ (Heysemi, Mecme’u’z Zevaid, No: 7310)

“Allah kime dindar bir kadınla evlenmeyi nasip ederse, ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur. Geriye kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.” (Suyuti, Camius Sağir, 2/932, No: 8730)

Bu hadislerin kazandırdığı bakış açısı ile baktığımızda ailenin önemini anlamış oluruz. İki eşin bir düzen kurabilmesi elbette iki insanın sorumluluk duygusu ile hareket etmesi ve fedakârlıkla olur. Farklı ortamda ve farklı kültürle yetişmiş iki insanın bir olabilmesi ancak fedakârlıkla mümkün olabilecektir; aksi takdirde bir benlik yarışına girilir ki bu aile kurumuna büyük zarar getirir. Eşler, işe öncelikle kendi eksikliklerini tamamlamakla başlamalıdır. Kişi erkek veya bayan fark etmez kendi eksikliklerini gidermeye çalıştığında bunu karşı tarafa da hissettirdiğinde karşı tarafta da böyle bir gayret görülecektir. Bir Müslümanın ailesini eğitmesi kendi eğitiminden geçer. Kişi, eşini kendisinden bilip onun ayıp ve kusurlarını kendi ayıp ve kusuru olarak görmeye başlayınca aile kurumu perçinleşecektir.

Aile olabilmenin en önemli merhalelerinden biri, iki eşin birbirine dürüst bir şekilde bağlanmasıdır. Bu doğrultuda doğacak sıkıntılar elbette olacaktır. Bu sıkıntıları aşmanın en kolay ve sağlıklı yolu sıkıntıların bir sebebinin kendisi ve geçici olduğunu görüp anlayabilmektir. Diğer aile bireylerine ve doğacak çocuklara bu doğrultuda bu yaklaşımı hissettirmek ve öğretmekle güzel, mutlu ve sağlıklı bir aile yuvası oluşturulabilir. Neslin korunması, hayatın devamı ve insanoğlunun varlığını sürdürebilmesinin olmazsa olmazı aile, aile ve ailedir.

Aile olabilmiş ailelerin yuva kurma konusunda gençlere hem örnek ve yardımcı olması hem de onları cesaretlendirmesi gerekmektedir; çünkü televizyon dizilerinin, evlilik ve benzeri programların aile kurumuna karşı topyekûn savaş açtıkları görülmektedir. Bu da genç evlilerin kafasını karıştırmakta ve onları güçsüzleştirmektedir. Bu konuda aile büyüklerine gerek örnek olma babında gerekse gençlerin evlenme ve evlilik sonrasında oluşabilecek sorunları noktasında onlara yardımcı olmak gibi önemli görevler düşmektedir. Bunun yanında yetki makamında olan devleti yönetenlerin de söylemlerle değil eylemlerle aile kurumunu korumaya yönelik ciddi tedbirler almaları gerekir. Ayrıca televizyon ve internet yayınlarının, gazete ve dergi köşelerinin mutlaka ciddi bir denetime tabi tutulması ve ıslah edilmesi gerekmektedir. Bunu yapabilecek güç yetki makamında olan yetkililer de mevcuttur. Eğer ülkeyi yönetenler bu konuda ciddiyse ciddiyetlerini kanun ve yasalarla göstermeliler; aksi takdirde bizim söylememizle onların söylemesi arasında bir fark olmayacaktır. Kişi tıpkı şu hadis-i şerifte geçtiği gibi yapabileceği bir şeyi yapmalı ve düzeltebileceği bir şeyi düzeltmelidir. Ebu Said el-Hudri (r.a.) dedi ki, Resulullah’ı aleyhi selam şöyle buyururken işittim:

“Sizden her kim bir kötülük veya çirkin bir şey görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirmeye çalışsın. Ona da gücü yetmezse kalbiyle onu hoş görmeyip kabullenmesin ki bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78).

İşte eliyle düzeltme yetkisi olanlar bunu yapmalılar; aksi takdirde bu toplumun dejenere olmasına ve ahlaki çöküntü yaşamasına sebep olurlar ve bunun vebalini ahirette ödemek durumunda kalırlar. Allah bizlere kulluğun gereğini yapma bilincini nasip eylesin âmin.


Mehmet TAMAÇ