Hz. İmam Ali’ye (ra);

“Bize dünyayı anlat” dediler.

Cevap: Dünya’nın evveli zorluk, sonu da faniliktir.

Helal malının hesabı, haramının da ikabı (cezası) vardır.

Dünyanın zengini kişiliğiyle sınanır, fakir kalanı da üzülür.

İnsanlardan selamette kalmak istersen kendin için istediğini onlar için de iste.

Bir ermişe soruldu:

İnsanların onurlusu kimlerdir?

Şöyle cevapladı:

Ahlakı güzel olan,

Beraberliği bir şey kazandıran,

Niyeti saf ve temiz olan,

Ondan ayrılışı insana üzüntü verendir.

Böyleleri misk-i amber gibidirler. Zaman geçtikçe değerleri daha da artar.

Hikmet ehlinden birine sordular:

Şu geçirdiğin uzun seneler ne öğrendin?

Şöyle cevapladı:

“Ailesine bir hayrı olmayanın insanlara da hayrı olmaz.

Her şeye rağmen “Elhamdulillah” demenin gerekli olduğunu öğrendim.

Hayatın her an bitebileceğini ve bizim ansızın yakalanacağımızı öğrendim.

Hayır yapıp karşılığını beklememenin gerekliliğini öğrendim.

Tatlı sözlü ve güler yüzlü olmanın iyi adamın sermayesi olduğunu öğrendim.

Hayatta en zengin insanın güven ve sağlık içinde olan insan olduğunu anladım.

Sarımsak ekenin reyhan toplamayacağını öğrendim.

“Ömür biter ama sorunlar bitmez” hakikatini öğrendim.

İnsanların kendisini dinlemelerini isteyen kişinin önce insanları dinlemesi gerektiğini öğrendim.

Okulda öğrendiğimiz çoğu bilgilerin realiteyle örtüşmeyeceğini öğrendim.

Esmai’ye soruldu:

“Şu dünyada kişiyi güzelleştirip sevdiren şeyler nelerdir?

Cevap:

- Kişiyi yüceltecek bir ilim.

- Peki adamın ilmi yoksa?

- Cömertlik yapacağı bir mal.

- Peki adamın malı da olmazsa?

- Güzel bir haya ve edep.

- Peki adamın edebi de yoksa ya?

- O zaman gökten bir yıldırım inip çarpsın da adamı alıp götürsün.

Bilgelerden birine soruldu:

“Şu güler yüzlü ve neşeli görünmenin sırrı nedir acaba?”

Cevap:

“İşlerimin Allah’ın elinde olduğuna inandığım halde üzülmekten haya ederim.” Ne muhteşem bir söz ve düşünce!

Adam ihtiyar dedesine sordu;

- “Bana bir öğüt ver dedeciğim”

- Evladım sakın ola ki, kimselerini “Seni Allah’a havale ediyorum” demek zorunda bırakmayasın.

Dininle ilişkin nasıl?

Salihlerden birine sorulmuş: “Sen ve dinin birbirinize nasılsınız?”

Cevap: Dinimi günahlar parçalayıp durur. Ben ise onu hep istiğfarla diker dururum.

Hangi kadın?

Bana hangi kadını seviyorsun diye sordular. Dedim ki;

Beni dokuz ay bekleyeni,

Beni sevinç göz yaşlarıyla karşılayanı,

Sağlığı pahasına beni yetiştirip büyüteni,

Onun sevgisi ebediyen kalbimde duracak.

İlahi, annemin yüzünü cehennem ateşine haram kıl ve onu cennetine koy.

Tesettürlü bir Müslüman kadına;

“Şu tesettürün sana çok kapıları kapatıyor.” denildi.

Cevap:

“Evet!

O kapatılan kapılardan birinin de cehennem kapısı olacağını umut ediyorum.”

Hasan-ı Basri’ye (ra) sordular:

Neden insanların konuştuklarıyla ilgilenmiyorsun?

Cevap:

Ben doğduğumda tek başıma doğdum. Öldüğüm gün de tek başıma öleceğim. Kabre konduğum gün de tek başımayım.

Allah’ın huzurunda hesap verirken de yanımda kimse olmayacak.

O halde neden insanlarla fazla haşir neşir olmanın bana ne faydası olacak?

Hz. İmam Ali’ye(ra) sordular:

En rezil günahkarlar kimlerdir?

Hz. İmam(ra) buyurdu:

Dışarıdan dindarmış görünerek gizliden her türlü rezaleti işleyenlerdir.

Cibran Halil’e soruldu:

İnsanlarda gördüğün en tuhaf şeyler nelerdir?

Cevap:

Çocukluktan usanırlar ve çabucak büyümek isterler. Büyüyünce de tekrar çocukluğa dönmeyi arzu ederler.

Sağlıklarını mal toplamak için kaybederler, sonra sağlıklarına tekrar kavuşsunlar diye topladıklarını harcarlar.

Geleceğe endişeyle bakarlar, hazır zamanı unuturlar. Dolayısıyla ne geleceği ne de hazır anı yaşayamazlar.

Ölmeyecekmiş gibi yaşarlar ve hiç yaşamamış gibi ölürler..