• DOLAR 32.218
  • EURO 35.027
  • ALTIN 2506.32
  • ...
Türkiye, Şhanghay İşbirliği Örgütü`ne Katılabilir mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mustafa Başaran / haber-yorum / doğruhaber
Türkiye, Şhanghay İşbirliği Örgütü`ne Katılabilir mi?

Geçen hafta Ajan Ruzi`nin hatıralarına binaen 27 Mayıs darbesinin Menderes`in planlanan Moskova ziyaretiyle alakalı olmadığı tartışmalarını bolca izledik. Bununla beraber Menderes`in Moskova`ya ziyaret hazırlığının darbenin gerekçesi olduğu yönünde eski dönemlerden miras kalan tartışmalar, Başbakan Erdoğan`ın Şhanghay İşbirliği Örgütü`ne(ŞİO) katılma teklifiyle aynı zamana denk gelmesi tesadüf mü bilinmez. Ancak bu tür tartışmaların zamanlamasının rastgele olduğunu söylemek de biraz zor.
 
Başbakan Erdoğan, epey bir zamandır Avrupa Birliği`nin işi yokuşa sürme politikasına isyan niteliğinde ŞİO`ya katılmak yönünde bir tür nabız yokladığı biliniyor. Başbakan`ın AB`ye karşı ŞİO resti kimileri tarafından her ne kadar "şantaj politikası" olarak değerlendirilse de, AB`de baş gösteren ekonomik kriz, bu birliğin geleceğini de tehdit ediyor. Belirsizliğe gebe kalan bir birliğe Başbakan Erdoğan`ın katılmak için neden "şantaj” yöntemine başvurmak isteyeceği ise izaha muhtaç duruyor.
İşin, iddia olunan "şantaj" boyutunu bir tarafa bırakırsak, Türkiye gerçekten ŞİÖ`ye üye olabilir mi? Bu yönde bir irade belirse bile Türkiye`nin geleneksel müttefikleri buna ne derecede razı olur? Veya ŞİÖ, Türkiye`yi kabul eder mi?
Başbakan`ın ŞİÖ`ye katılma yönündeki sözlerini ciddi olarak seslendirmesinden sonra Batı çizgisindeki bir kesim medyanın bunu ciddi olarak yakın markaja alarak telaşa kapılması, aslında Türkiye`nin Batılı müttefiklerinin tavrını da yansıtması bakımından anlamlıydı. Meseleyi Beyaz Saray`ın kapısına kadar taşıyarak Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nuland`a soru şeklinde yöneltmeleri, ŞİÖ çıkışının Beyaz Saray`da da şaşkınlıkla izlendiğini gösteriyordu.
 
Nuland sorulan soruya şu karşılığı veriyordu: "Açıkçası, Türkiye`nin aynı zamanda bir NATO üyesi olduğu göz önüne alındığında, bu ilginç olur. Ne olacağını göreceğiz.”
 
Nuland`ın meseleye Avrupa Birliği perspektifinden değil de NATO üyeliği yönünden yaklaşması, hem önemli bir noktaya işaret ediyordu, hem de Başbakan`ın eleştirilere karşı, "ŞİÖ, AB`nin alternatifi değilki” sözüne farklı bir göndermede bulunmuş oluyordu.
 
Evet, ŞİÖ, AB`nin alternatifi değildi. Ancak özellikle Rusya`nın son dönemlerde ŞİÖ`ye atfettiği önem, bu örgütü NATO`ya karşı konumlandırmaktan geçiyordu. Nuland`ın NATO ile yaptığı kıyas da Türkiye`nin ŞİÖ`ye katılımının bir nevi reddi gibiydi.
2001`de Rusya ve Çin`in başını çektiği, bazı Oratasya ülkelerinin üye olduğu, İran`ın gözlemci statüsünde bulunduğu bir örgüt olarak kurulan ŞİÖ, Amerika`nın Asya`ya yönelik ekonomik yayılmacılığı ve NATO`nun Rus sınırlarına dayanmasıyla daha ziyade bir güvenlik örgütü hüviyetine bürünme trendine girmiş durumdadır.
 
Çin`in, ekonomik işbirliğini daha fazla geliştirerek, Rusya`nın ise daha ziyade askeri ve savunma boyutunu öne çıkararak şekillendirmek istediği ŞİÖ`nün ortak hedefi Amerika`nın bölgeye sokulmaması, hatta uzaklaştırılması esasına dayanıyor.
Nitekim 2005 yılında alınan ŞİÖ kararı gereği Kırgızistan ve Özbekistan, ülkelerindeki ABD üslerini kapatma kararı almış, Özbekistan bu kararı uygularken, Kırgızistan, bazı tavizler karşılığında geri adım atmıştı. Özetle söylemek gerekirse Rusya`nın yakın gelecekte ŞİÖ`ye biçtiği rol, Amerika`yı bölgeden uzaklaştıracak şekilde NATO benzeri bir ortak savunma paktına oluşturulmasıdır. Bu durumda da NATO`ya karşı farklı bir askeri savunma paktı oluşacaktır ki, böyle bir örgütün, NATO üyesi olan Türkiye gibi bir ülkeye kapı aralaması hiç de mümkün görünmüyor.
 
Türkiye`nin Şhanghay İşbirliği Örgütü`ne katılma isteği şimdiye kadar üye ülkelerin yetkililerince değerlendirilmediğini de hatırlatmakta yarar vardır. Ancak geçen hafta Almanya`nın Sesi Radyosu`nun konuyu değerlendirirken Rus stratejistlerinden aldığı görüşler, resmi makamların olası kararlarına ışık tutacak gibi görünüyordu.
 
Alman radyosuna açıklamalarda bulunan Rusya Siyasi ve Askeri Analizler Enstitüsü Yöneticisi Aleksandır Hramçihin, Türkiye`nin dış politikada son yıllarda çeşitli açılımlarda bulunduğunu, bununla birlikte bu örgütün uzunca bir zamandan beri hiç bir ülkeyi tam üyeliğe almadığını, bu nedenle Türkiye`nin tam üye olarak kabul edilme olasılığının son derece düşük olduğunu söyledi.
 
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin`in danışmanı olan ve ona yakın isimlerden uluslararası ilişkiler uzmanı Sergey Markov ise şu görüşleri belirtiyor: "Türkiye, AB`ye tam üye olmaya çalışsa da, Türkiye`nin AB`ye girme şansı sıfır. Erdoğan, AB karşısında Türkiye`nin elini güçlendirmek için Türkiye`nin ŞİÖ`ye tam üye olabileceğini söyledi ki bu son derece mantıklı, anlaşılır bir durum. Fakat Türkiye`nin ŞİÖ`ye tam üyeliği, iki nedenden ötürü mümkün görünmüyor: Birincisi, ŞİÖ, son yıllarda hiç bir ülkeyi tam üyeliğe kabul etmedi ve yakın gelecekte de kabul etme olasılığı düşük. İkincisi, ŞİÖ`ye tam üye olan ülkeler içinde ABD`nin müttefiki olan bir tek ülke yok. Türkiye ise, hem NATO üyesi, hem de ABD`nin en yakın müttefiklerinden. ŞİÖ üyelerinin bu şartlarda Türkiye`yi tam üyeliğe kabul etmesi mümkün değil.”
 
Rusya Parlamentosu`nun alt kanadı Duma`nın Dış Politika Danışmanı ve Rus Avrasyacılık akımının günümüzdeki temsilcisi olarak bilinen Aleksandır Dugin`in verdiği bilgiler ise şöyle:

"Türkiye`nin şu an ki Batıcı çizgisi, onun ŞİÖ`ye tam üye olmasına engel olsa da, Türkiye`nin Batı`dan hiç bir şey alamadığı ve Avrupa ülkelerinin ekonomik krizde olmalarına karşılık Avrasya ülkelerinin gelişmekte olduğu gibi somut gerçekler karşısında, Türkiye Avrasya`ya yönelecek. Türkiye`nin bu ülkelerle ekonomik ilişkilerinin güçlenmesi, beraberinde diğer alanlarda da yakınlaşmaları getirecek. Bunların sonucunda da Türkiye`nin Suriye Meselesi gibi konularda şimdi takındığı Batıcı tavrın, gelecekte değişeceğini söyleyebiliriz”

Amerika`nın NATO kanalıyla Rusya sınırlarına dayanması, füze kalkanı projesi ve Ortadoğu`daki gelişmeler, Rusya`yı askeri anlamda büyük endişeye sevk ediyor.

Yine Amerika`nın 2020 Asya planları, Hint okyanusu kıyılarını ve bu bağlamda Çin`i ekonomik ablukaya alarak askeri planlamasını da bu doğrultuda revizyondan geçirmesi, Çin`i oldukça endişelendiriyor.

Enerji ve hammadde kaynaklarına olan ilgisi, enerji koridorlarını denetimine alma planları, bir yönüyle Amerikanın kendi askeri gücüne olan özgüveninin sonucu iken, gücünün yetmeyeceği noktalarda NATO`yu devreye sokma alışkanlığı, ŞİÖ`nün kurucu ülkelerini derin güvenlik endişelerine sevk ediyor. Bu da gelecekte ŞİÖ`nün karakterinin daha ziyade askeri olmasını zorunlu kılıyor.
 
Bu durumda Türkiye`nin hem NATO, hem de askeri niteliğe bürüneceğine kesin gözüyle bakılan ŞİÖ`de yer alması bir kez daha mümkün görünmüyor.
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir